Yaklaşık 35 tane macera ve bilim kurgu temalı kitabın yazarı olan Clive Cusslerin Kıskaç adlı romanı, yazarın ünlü karakteri Dirk Pitt’in başından geçen kurgusal olayların neticesinde yaşananları anlatıyor. Kitaptaki konu 1990 lı yıllarda geçiyor ki kitabın yayımlanma tarihi de ülkemizde Mart 1999 olarak gözüküyor. Eski bir kitap olmasına rağmen içerisinde bilimsel gelişmeleri içeren bir çok yazının olması yazarın araştırarak bir şeyler ortaya koyduğunuz da göstergesi.
Kıskaç kitabının konusuna gelince: Pasifik Okyanusu’nun derinliklerinde, Japonya sahillerinin açığında II Dünya Savaşı’nın en büyük sırlarından biri yatıyordu. Bu, 1945 yılında Japonya’ya üçüncü atom bombasını taşıyan B-29 bombardıman uçağıydı ve uçak, ölümcül kargosu ile beraber elli yıl önce denizin derinliklerinde kaybolmuştu. 1990’lı yıllarda ABD hükümeti söz konusu batığı ve ölümcül yükünü tesadüfen gelişmiş casusluk uyduları neticesinde bulur ve Dirk Pitt‘i onu alıp tüm dünyayı kasıp kavuran sorunu çözmesi için batığın bulunduğu bölgeye gönderir. Yüzyılın ilk yarısında günümüze kadar uzanan bir Japon yeraltı örgütünün korkunç planları, dünyayı yerinden oynatacak kadar acımasızdır. Ve her şey Dirk Pitt‘e bağlıdır…
Kitabın orjinal ismi: Dragon. Neden ‘Kıskaç‘ ismiyle yayınlandı bilmiyorum ama konuya ve kurguya daha uygun bir seçim olduğunu söyleyebilirim. Yazardan daha başarılı bir kitap ismi seçmişler. Kitabın içeriğinde 2. dünya savaşında geçen bir çok olayın, yerin ve ismin adı var. Mesela ben kitabı okurken not aldığım ‘ Ana soluğu ‘ , ‘ Dennigs’in Zebanileri ‘ gibi kelimelerin google araması sonucunda çıkmaması şaşırtıcı oldu benim açımdan. Kitabın ingilizce içeriğini bilmediğim için, kontrol edip ona göre bir arama da yapamadım. O yüzden bu gibi bazı isimlerin ve bazı yaşananların tamamen kurgusal olduğunu ve kitabın senaryosunu toplamak için uydurulduğunu düşünmekten öteye geçemedim. Belki de tercüme konusunda sıkıntı yaşanmış da olabilir…
Kitabın kurgusu güzel ama onu işlemesi zayıftı. Kurguyu şekillendirmek ve zenginleştirmek için bir çok dala ayırması belki de güzel bir düşünce ama bunları bir bütün halinde karşımıza sunamaması ve kopuklukların olması yazara eksi puan getirdi. Ki kitap da ‘ Ama, fakat ‘ kelimelerini çok sık kullanması da kötü bir izlenim yarattı. Diyalogların da Pitt ve arkadaşı Al arasında geçenler hariç çok kaliteli olduğunu söyleyemeyeceğim: çünkü çok sıradandı. Yani ben de yazsam, öyle yazardım…
Eleştirilerime devam etmek gerekirse:
– ABD’nin 2. Dünya Savaşı’nda yaptıklarını pek umursamayıp, ona cevap veren ve eleştiren dünya halklarından biri olan Japonya’nın söylediklerini küçümsemesi ve japonları eleştirmesi yazarın ABD’nin avukatlığını yaptığı izlenimi oluşturdu ben de. Attıkları atom bombalarını Japonların en çok dışarıda oldukları saatlerde atmaları onların ne kadar insancıl olduğunun göstergesi değil mi? Ama bütün bunlara karşın kitap da yazarın Japonları sürekli eleştirmesi çok komik oldu. İki danışıklı dövüş gibi… Fakat yine aynı yazar Japonların kitap da atom bombalarını insanların az sayıda olduğu bölgeleri yerleştirmelerini ve sadece asıl amaçlarının insan öldürmekten çok teknolojik imkanları bertaraf etmek olduklarını yazması tezat bir durum oldu. Hiroşima da atılan bombanın suçlusu olarak bile neredeyse ‘Bunu ABD yapmadı!’ demeye getirdi lafı ki komik…
– Tamamen ABD‘ yi öven bir kitap.
– Kurgudaki geçişlerde çok basitti: bilgisi olmadıkları konularda ayrıntılar başka ağızdan anlatılırken bilgisi varmış gibi nokta atışları yapmaları kötü oldu… Mesela bunu fiber kabloya bomba bağladıkları sahnenin öncesinde ve sonrasında ajanlar arasındaki diyaloglarda görebilirsiniz.
– Kurguyu güçlendirmek için kattığı ek hikayeler güzeldi.
– ABD kahramanlığını ön plana çıkartıp dünyanın tek kurtarıcısı olarak ABD üzerinden Dirk Pitt’i göstermesi klasik Hollywood sinemasının günümüzde yaptığı filmleri andıran cinstendi. Sadece kitap da amerikan bayrağını dalgalanırken görmedik o kadar!
– Koskoca CİA’yı pek etkin göstermeyip onun yerine Ulusal Güvenlik Konseyi’ni ön plana alması ( ki kitaba göre pek bilinmeyen bir kurum bu, ilginç! ) yazarın tercihi olsa da bu kurumun ajanlarını ve casuslarını basit gösterip ÇAST ekibini yani Dirk Pitt’in ekibini kahraman gibi göstermesi de böyle kitapların klasikleşen kurgusu olarak gözümüze çarpıyor..
Doğum günümde gelen kitaplardan biri olan bu kitap, ana karakter Dirk Pitt’in daha önceki yaptıklarından çok az bahsederek kendi kurgusu içerisinde devam ediyor ve mutlu sonla bitiyor. Benim açımdan bir ‘çerez’ niteliğini taşıyan bu kitap macera romanlarını sevenler için okunabilecek bir kitap olarak göze çarpıyor. Ve aklımda tek soru ile kitabın kapağını kapatıyorum: Neden ABD, kendini bu kadar öven bir kitabın senaryosunu yazdırıp filmini çekmiyor?
İyi okumalar.