Cengiz Aytmatov kitaplarını okumuyordum uzun süre; geçen gün kitap siparişi verirken hem ucuz hem de çok az sayfadan oluşan bu kitabını görünce siparişlerim arasına hemen ekleyip, bir tane aldım. İyi ki de almışım!.
Cengiz Aytmatov’un en sevdiğim özelliklerinden biri de yalın ve insanı rahatlatan bir tarzda yazması romanlarını… Okurken sıkılabilecek çok derin konulara giriyor belki de; hatta bazıları için akıcı bir yazı stili yok. Fakat şahsen ben severek okuyorum; bu kitabın bir bölümünü istatistik dersinde okudum ki, bunu da belirteyim : )
Kitap 4 tane küçük ” sevgi ” temalı konuları işleyen hikayelerden oluşuyor; Kızıl elma, oğulla buluşma, beyaz yağmur, Asker çocuğu adlı bu hikayeler.
Hikayeleri okurken aslında Cengiz Aytmatov’un sadece görünen kısmı bize yazdığını anlıyorum; sanki daha öncesi ve sonrası vardı hikayelerin gibi geliyor insana… Tabii ki bu da yazarın başarısı: insanı düşündürmeye , hikayeler hakkında öncesi ve sonrası hakkında düşündürmeye çalışıyor bes belli. Ki dünyaca ünlü bir yazar olması da bundan değil mi?.
Kitabın takdim bölümünde cengiz aytmatov hakkında gerçekten güzel saptamalar yapılmış; özellikle son cümleyi paylaşmak istiyorum: ” arkasında yeterli destek ve lobi faaliyerleri olmamasına rağmen, dünyaca tanınan bir yazardır. “
İlk hikaye, kızıl elma da bir baba ile kızı arasındaki sevgiden bahsediyor: babanın durumunu kızına anlatamaması ve kızını yeterince iyi anlamaması. Kızıl bir elma ile sorun çözülüyor ama gerçekten acıklı bir hikaye; bazen geçmişe dönüyor, bazen bu zamanda çokca rastlanan ailevi sorunlardan bahsediyor yazar. Aklımda kalan bir cümle vardı: ” İnsan kalbi böyledir: onu kolayca doldurabilirsiniz, ama çok zor eritir, çok zor ısıtırsınız. Hatta bazen hiç çözemezsiniz. “
İkinci hikaye ise, oğulla buluşma. Oğlunun öldüğünü bildiği halde, öldüğü topraklara gitmek isteyen bir babanın mücadelesini anlatıyor. ( bana gelen kitapta basım hatası olduğu için bu hikayenin 10 sayfalık bölümünü okuyamadım. ) Askerlik yaşı gelen bir gencin aileden kopması ve geride kalanların gitmemesi için verdikleri uğraş neticesinde; babasının oğluna olan güvenini işliyor.
Üçüncü hikaye ise Beyaz yağmur; neden beyaz dendiğini ilk başta merak etmiştim, aklıma gelmemişti ama okuyunca anladım: gelinlik!. Birbirlerini seven iki gencin, geleceklerini kurmak için ıssız topraklarda giriştikleri iş neticesinde kızın onu çok seven annesinden kopması, annesinin sürekli onu yanında görmek istemesi ve sonucunda başına gelecekleri anlayınca durumu kabullenip, kızıyla damadının yaptıklarını görmesi ve gururu… Yöre halkının yaşayış tarzını yansıtıyor bu hikaye. Ve tabii ki toprağa olan bağlılık.
Dördüncü ve son hikaye, Asker Çocuğu. Savaş dönemini ve sonrasını anlatan bu hikaye, babasını daha önce hiç görmeyen bir çocuğun şehire gelen sinema neticesinde babasının görevinden haberdar olması ve annesinin kocasına olan mutlak bağlılığı… Çocuğun bir yakınını kaybetmenin ne demek olduğunu tatması… Ağlatan bir hikaye…
72 sayfalık bu 4 hikayeden oluşan kitabı her ortamda okuyabilirsiniz; arabada, trende, vapurda… İnanın konu sizi öylesine içine çekiyor ki dışarıda olanları duymuyorsunuz bile… bazen kendimizden bir şeyler de bulabiliyoruz; ya da bir şeyleri düşünmemiz gerektiğinin farkına varıyoruz: annemiz, çocuğumuz, arkadaşımız, kaybettiklerimiz…
Kütüphanemde böyle bir kitap olmalıydı; genci yaşlısı herkesin okuyabileceği anlaşılır bir kitap.
İyi okumalar.
Merhabalar,
Yeşilçam’ın unutulmaz filmi Selvi Boylum Al Yazmalım‘ın da yazarı olan, onlarca edebi esere sahip olan, dünyaca ünlü edebiyatçı Cengiz Aytmatov‘un ‘’Beyaz Gemi’’ adlı romanından en sevdiğim 7 alıntıyı okumanız üzere bloguma bekliyorum.
Güzel okumalar dilerim,
edebiyatla ve sağlıkla kalın.