Köyden Şehre Mektuplar, “Rahmetli babamın anısına” ithafıyla Berikan Yayıncılık tarafından okuyucuyla buluşturulan, Ozan Çulsuz mahlasıyla yazılar kaleme alan Ali Osman KARAKUŞ’un duygu ve düşünce dünyasının izlerini taşıyan bir şiir kitabımız… İlk baskısını 2015 yılında yapan eserin dizgi ve tasarımı da yazarımız Ali Osman Bey’e ait. Kapak fotoğrafında eski zamanlarda kullanılan oksitli bakır bir yanan lambanın ve arka planda çok eski bir fotoğrafta vatandaşların yer aldığı bir çalışma bizi karşılarken, ne yazık ki bu kitabı güvenilir kitap siteleri üzerinde bulamayacağımızı söylemek istiyorum. Sahafların internet sitesinde bile bulamadım. Yaklaşık 179 sayfa olan eseri yazar bir etkinlikte hediye etmişti ve ben de okumak, tanıtmak istedim.
Köyden Şehre Mektuplar adlı kitap aslında bir şiir kitabı. İçindekiler kısmında şiirlerimizin başlıkları bizleri karşılarken “Bizim Köy”, “Köyümden Haberler”, “Bizim Köyde” gibi köy yaşantısından izler taşıyan benzer başlıklara sahip şiirlerin yanı sıra “Turan Eller”, “Turana Ağıt”, “Milletim Uyan” gibi milliyetçi damarımızı kabartan şiirlerinde yer aldığını görüyoruz. Yazarın “Ömür sürüyor”, “Ömür geçer” gibi benzer başlıklı şiirler dikkati çekerken, “Sandıklı Destanı” gibi destan şiirlerin yanı sıra şehitlerimizin aziz hatırasına ithaf edilen şiirleri de kitapta yer alıyor.
Köyden Şehre Mektuplar Kitap İncelemesi
Köyden Şehre Mektuplar kitabının önsöz kısmında yazar “şiirin tarihi insanoğlunun var olduğu gün kadar eskidir.” (s.1) diyerek sözlerine başlarken, şiirinin önemi ve hissettirdikleri hakkında kısaca bilgi veriyordu. “Köyden Şehre Mektuplar bir halk ozanının gönlünden kopan fırtınaların tercümanıdır.” (s. 2) diyerek kitabını tanıtan yazarın önsöz kısmında yazdığından anlıyoruz ki bu eseri 3. Şiir kitabı olarak raflarda yerini almış. Yazarımızı canlı olarak dinlediğimden şunu da söylemek istiyorum: yazarımızın sesi, şiir okumaya ve kendini dinletmeye çok müsait ve güzel. Şiirlerini okurken onun sesinden dinlermiş gibi yapmaya çalıştım, duygularını hissetmeye kendimi zorladım.
Yazarımız içindekiler kısmında her ne kadar diğer eserlerini 2. sayfada tanıtacağını yazsa da ve biyografisinden bahsetmese de diğer eserleri kitabın son sayfalarında biyografisi ile birlikte bizi karşılıyor (ufak bir hata var yani). Ayrıca yazar kitabında yayımladığı şiirlerini farklı bölüm başlıkları altında toplamış: örneğin Dayı ile sohbetler kısmında konuyla ilgili şiirlerini anlatırken “Gönül Sızıları” veya “Köyden Şehre Mektuplar” adlı bölümlerde de konuyla ilgili şiirlerini okuyucuyla paylaşmış. Fakat bu bölüm başlıklarının içindekiler kısmına eklenmediğini belirteyim. Bu şekilde toplam 7 bölümde şiirlerini bizlere aktarmaya çalışmış diyebiliriz.
Köyden Şehre Mektuplar adlı kitapta siyasilere yönelik eleştiri kokan, yeri geldiğinde hiciv sanatının kullanıldığı şiirlere de rastlamak mümkün. Yazarımızın siyasetçilere yönelik eleştirileri, her vatandaşın söyleyebileceği türdendi; aşağıya bir tanesini bırakıyorum:
“Siyasetçi cazdır, sesi çok iş yok
Millet aç yaşarken onun karnı tok,
Her biri Robinhut, hepsi aynı bok
Onlar yükledi biz çektik yeğenim.”
Yazarımız kitabında bazı isimler hakkında da şiirler yazmıştı; örneğin Mahallenin Alisi, Yusuf, Muhtar Emmi gibi çevresinde bulunan isimlere yönelik şiirlerine yer vermişti. Dikkatimi çeken ise Emine adlı birine iki adet şiirini eklemesiydi. Bunun dışında annesine yazmadı ama baba figürüne yönelik bir şiirini de Baba başlığı ile okuyucuyla paylaşmış. Yazarımızı oldukça etkileyen bir olay neticesinde yazdığı Uyuyor musun? adlı şiirini (s. 67) “küçük kardeşim Sude’ye” notuyla bizlere aktarıyor ancak şiir öncesinde yazmasına sebep olan olayı da biz okuyucuya anlatmayı ihmal etmiyor. 97. sayfada da Karacaoğlan’ın bir şiirinden dörtlük paylaşıp, ünlü ozana cevap niteliğinde bir şirini “Karacaoğlan’a Mektup” başlığı ile bizlerle paylaşıyor.
Kalemi ustalıkla kullanmak bir maharet
Köyden Şehre Mektuplar adlı kitabın 64. sayfasında yazarın katıldığı iki etkinliğe ait siyah beyaz fotoğraflar yer alıyor. Bir de Cinas Şiirler adlı bölüm var ki buradaki şiirler ilginçti. Biliyorsunuz Cinas “Yazılışları ve söylenişleri aynı, ama anlamları farklı iki kelimenin bir arada kullanılma sanatına” verilen addır. Bu duruma örnek teşkil edecek birden fazla şiirini bizlerle paylaştı. Bu şiirler arasında yer alan “Güle Destan” adlı şiiri ise kitaptaki en uzun şiir olarak dikkatimi çekti. Bunun dışında “Göz yaşıyım ben”, “Gönül Ağlama”, “Güvenme Gardaşa” adlı şiirleri ise iki dörtlükten oluşan en kısa şiirleri olarak göze çarptı.
Boynu Bükük Şiirler kısmında şehitlerimizin ardından yazmış olduğu şiirlerini paylaştı. Bu şiirlerden önce şiire konu şehidimizin kısa hayat hikayesinden de (doğduğu yer, doğum tarihi ve şehit olduğu olaydan kısa bilgiler) bahseden yazarımız Hocalar ilçesinden Şehit Yusuf Yıldırım, Şehit Alihan Karakuzu, Şehit Ahmet Sarıtaş isimli şehitlerimiz için yazmış olduğu şiirleri bizlerle paylaştı. Bu şiirlerinde yaşanan olayı da tasvir etmeye çalıştı. Bir tanesini örnek olarak aşağıya bırakıyorum:
“Nasibimiz yokmuş bir yudum suya
İster gerçek deyin isterse rüya
Soğuk gecelerde dalmış uykuya
Çığ düşmüş üstüne kalmış Yusuf’um!” (s. 152)
Köyden Şehre Mektuplar adlı kitap tamamen amatör hislerle, profesyonel yardım almadan, yazarımızın kendi emeği sonucu oluşmuştu. Bu durum kitapta bazı eksikliklerin göz ardı edilebileceğini de gösteriyordu ancak ben bulduğum eksiklikleri yazmak istiyorum: örneğin yazarımız şiirlerinin altına şiirin yazıldığı tarihi yazabilirdi. Bunun yanında “alyküm” yerine “aleyküm” yazılmalıydı (s. 9), “nede” yerine “ne de” yazmalıydı ve “Zaman” yerine “zaman” yazmalıydı (s.93), “araştımalara” yerine “araştırmalara” yazmalıydı (s. 177). Ayrıca Sandıklı yöresine ait şiveler, söylendiği gibi yazılmıştı. Müdür Beyim adlı şiirinin son dörtlüğünün dördüncü cümlesi ise basım hatası herhalde, kitapta yer almıyor gibiydi. Bazı yerlerde (örneğin s. 137) virgülden sonra boşluk bırakılmaması kötü gösteriyordu.
Yazarımız Ali Osman Karakuş, kendisine Ozan Çulsuz mahlasını seçmiş, gönlünden dökülenleri yazıya dökmüş, kitaplar ile bu sözleri kayıt altına almış biri. Kendisi hakkında Ahmet Yesevi Üniversitesi tarafından hazırlanan “Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü” projesi kapsamında “OZAN ÇULSUZ, Ali Osman Karakuş” başlığı ile bir sayfa bile hazırlanmış; ben de merak edip hayat hikayesini okudum. Yazarımız hakkında ilgili sayfada “Ozan Çulsuz, gerçek anlamda bir usta çırak ilişkisi sürecinin parçası olmadığı ve doğaçlama yeteneğinde iddialı olmadığı için, âşıklık geleneğinin kalem şuarası grubuna dâhil edilebilecek bir âşıktır.” ifadesine yer verildiğini de eklemek istiyorum.
Şiir, çok sevdiğim bir alan değil. Ancak sözü ustalıkla kullanan kişilere saygım sonsuz; bu saygımın eseri olarak elime geçen şiir kitaplarını okumaya çalışıyorum. Köyden Şehre Mektuplar isimli kitapta hediye olarak gelmişti ve okuyup, tamamladım. Amatör bir şekilde de olsa bu işi gönülden yapanların desteklenmesi, şiir konusunda sempozyum ve konferansların daha fazla yapılması, gençlerimizin sosyal medya girdabından kurtularak kendilerini daha iyi ifade etmeleri adına şiire ve daha da önemlisi Türkçe’nin derinliklerine vakıf olmaları konusunda cesaretlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yazımı Ozan Çulsuz’un şu dörtlüğü ile tamamlayayım:
“Çulsuz Ozan yeter ağlatma beni
Sinem dolu yara dağlatma beni.
Kumalara çıkıp çağlatma beni
Bize merhem oldu sızımız gardaş.” (s. 32)
İyi okumalar.