Kitap İnceleme: Milli Mücadele Kahramanı Refet Bele
  1. Anasayfa
  2. Kişisel Yazılarım

Kitap İnceleme: Milli Mücadele Kahramanı Refet Bele

0

Milli Mücadele Kahramanı Refet Bele adlı eser Araştırmacı – Yazar Rıza Süreyya tarafından kaleme alınan tarihi bir kitap. Halk Kitabevi tarafından 2017 tarihli piyasaya sürülen kitabın kaçıncı basım olduğu açıklama kısmında yazmasa da kitabın toplamda 208 sayfa olduğunu belirteyim. Elimdeki eser Osmanlı İmparatorluğunun son dönemi ile Cumhuriyetin ilk döneminin canlı tanığı ve önemli isimlerinden biri olan Refet Bele hakkında olsa da okuduktan sonra daha çok İnkılap Tarihi ders kitabı hüviyetinde olduğunu, içerisinde yazarın çokça öznel yorumu olmadığını, bunun yanında tarih ders kitaplarının tekrarı niteliğinde olduğunu söylemek mümkün. Kitabın kaynakça kısmının yaklaşık 10 sayfa olduğunu ve bu haliyle oldukça fazla kaynaktan yararlandığını da ekleyelim.

Refet Bele Kimdir?

Refet Bele, Osmanlı’nın en değerli subayları arasına adını yazdırdı. Gazze Savaşı sırasında gösterdiği büyük başarılar ile takdir topladı ancak askerin geri çekilmesine mani olamadı. Okuduklarımdan anladığım kadarıyla zafer veya yenilgiden çok insan kaybının minimum olmasına özen gösteren kararlar alarak yoluna devam etti. 19 Mayıs 1919 yılında Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Samsun’a giden heyetin içerisinde yer aldı. Mudanya Mütarekesi sonrası Ankara Hükümetinin İstanbul temsilcisi oldu ve saltanatın kaldırıldığını Sultan Vahdettin’e tebliğ eden kişiydi. Bunun gibi bir çok tarihi ana şahitlik eden, bu yönleriyle tarihçilerin de ilgi odağında olan bir isim olarak göze çarptı.

Doğum tarihi Mustafa Kemal Paşa ile aynı ancak 1963 yılında İstanbul’da vefat etti. İçişleri ve Milli Savunma Bakanlığı da yaptı. Mustafa Kemal Paşa ile bazen görüş aykırılıkları nedeniyle ters düştü, İzmir Suikastı sanıkları ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurucuları arasında yer aldı. Suikast girişimi nedeniyle yargılanıp beraat ettikten sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığında tekrar milletvekili olabilen iki kişiden biridir (diğeri Ali Fuat Paşa). Kendisinin vasiyeti ve ailesinin isteğinden dolayı kabri Devlet Mezarlığı’na nakledilmeyen, Lübnan’da yaptığı görevler nedeniyle El Pasha lakabıyla bilinen kurtuluş savaşı generalimizin mezarı günümüzde Zincirlikuyu Mezarlığı’nda bulunmaktadır.

Milli Mücadele Kahramanı Refet Bele Kitap İncelemesi

Yazarın tarihi konularda oldukça fazla kitabı var. Neredeyse tamamı Halk Kitabevi yayınlarından çıkmış. Fakat ben yazarı ve kitabı ilk defa bir kitapçıda tesadüfen gördüm ve merak ettiğim bir isim olduğundan almak istedim. İlk başta bana çok iyi bir otobiyografi eser olduğu izlenimi verdiyse de okuduktan sonra daha çok “İnkılap tarihi kitabı” hüviyetinde olduğu hissine kapıldım. Bunun bir sebebi olarak Refet Bele’nin kendi hayat hikayesini çevresine çok anlatmaması ve diğer dönem komutanları gibi bunu anılar şeklinde edebiyat ve tarih dünyasına armağan etmemesi söylenebilir. Bir diğer sebebi de kitapta herhangi bir lise müfredat kitabında bulunan tarihi bilgilerden daha fazlası yok: yani, bazı komutanların sözleri vs. vardı evet ama beni tarihsel bilgi anlamında çok doyurmadı ve kendi adıma ekstra bir bilgi neredeyse sağlamadı (olanları yazının sonuna ekledim zaten). Belki bu tarihi dönemi merak eden bilgisi çok az olan kişiler için yararlı olabilir, o ayrı bir konu…

Refet Bey, Kurtuluş Savaşı lideri olarak Mustafa Kemal Paşa’yı görüyor ve destekliyordu. Hatta o dönemde Mustafa Kemal Paşa’da payitahtla iletişim kurmaya çalışıyor ancak başarılı olamıyordu: “Mustafa Kemal, milletin sadrazama ve hükümete güveninin kalmadığını padişaha bildirmek için harekete geçti. Ancak, Damat Ferit, Padişah ile doğrudan görüşülmesini engelledi.” (s. 83). Buna rağmen bir çok general bir araya gelip vatanın birlik ve beraberliği için kararlar alıyordu. Bunlardan bir tanesinde Refet Bey’in rolünü şu sözler iyi anlatıyordu: “… Anadolu’nun Milli Mücadele’ye hazırlanması işini kimin yapabileceği konusunda fikri sorulan Refet Bey, liderin Mustafa Kemal Paşa’dan başkası olamayacağını söyledi. Ancak bu mücadele başarılı olduğu takdirde Mustafa Kemal Paşa’nın liderliği kesinlikle kimseye bırakmayacağını da söylerine ekledi. Yine bu amaçla 1919 Mart’ında Erenköy’de yapılan bir toplantıda, Anadolu’da Milli Mücadele’yi örgütlemesi için Nuri Paşa lider olarak seçildi. Ancak bu toplantıya gecikmeli olarak gelen Refet Bey, yapılan seçime itiraz etti ve Mustafa Kemal Paşa’nın ismini Sultan Vahdettin’e takdim için hazırlanan listenin en başına yazdırdı.” (s.56).

Milli Mücadele Kahramanı Refet Bele kitabı hakkında kitap incelemesi, kitap yorum.
Milli Mücadele Kahramanı Refet Bele kitabı hakkında kitap incelemesi, kitap yorum.

Refet Bey’in Demirci Mehmet Efe ile Çerkez Ethem hakkındaki tutumu üzerinde uzunca bir süre eserde duruldu. Refet Bey’in bu iki düzenli ordu karşıtı Kuvayı milliye liderlerini yok etmek – kardeş kanı dökmek yerine, kaçmalarına göz yumduğu ve ağır davrandığı, bu tutumunun da daha çok askerin ölmesini engellediği yönünde yazar kitapta çok sık kullanmadığı öznel yorumu ile okuyucuya yansıtmaya çalıştı. Refet Bey’in Mustafa Kemal Paşa’yı desteklemesi ve Kurtuluş Savaşı’ndaki rolü nedeniyle Osmanlı hükümeti tarafından idama mahkum edildiği gerçeğini de ekleyelim: “Refet Bey, Yozgat isyanının bastırılması için çaba gösterirken 14 Temmuz 1920 tarihinde İstanbul’da gıyabında idama mahkum edildi ve bu karar Padişah tarafından 25 Temmuz’da onaylandı.” (s. 99).

Kurtuluş Savaşı’nda Kahraman Cumhuriyet Döneminde Hain mi?

Savaş döneminde Refet Bele ile Mustafa Kemal Paşa arasında görüş ayrılıkları oldu. Tabii ki her iki komutanın da hedefi ülkenin kurtarılmasıydı. Bu görüş ayrılığına örnek olarak şu gösterilebilir: “Mustafa Kemal Paşa, kendisine karşı zaman zaman dik başlı davranan ve savaş alanında kendi başına buyruk hareket eden Refet Paşa için yeni bir görev düşünüyordu. … Mustafa Kemal Paşa, Refet Paşa’yı Milli Savunma Bakanlığı’na getirmek istedi. Ancak Refet Paşa bu teklifi reddederek Genelkurmay Başkanı olmak istediğini söyledi. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, ‘Siz daha Türk ordusuna başkomutan olacak vasıfları kazanmış değilsiniz. Bunu şimdilik hatırınızdan çıkarınız…” diyerek bu isteği reddetti.” (s. 114) Ancak buna rağmen Refet Paşa’nın söz konusu bakanlığa getirildiği, özellikle Başkomutanlık Meydan Muharebesi öncesi ve sırasında ordunun silah, cephane, araç ve gereçlerinin karşılanması konusunda oldukça başarılı olduğu, bu başarıları nedeniyle hem meclis tarafından hem de Mustafa Kemal Paşa tarafından teşekkür edilerek özel olarak telgrafla da tebrik edildiğini görüyoruz.

Bunun yanında Büyük Taarruz öncesi Refet Paşa’ya 1. Ordu Komutanlığı teklif edilirken, paşanın bu teklifi “… kıdemi, Milli Mücadele’ye Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’dan önce katılmış olması ve İsmet Paşa’ya güvenememesi nedenleriyle …” (s. 123) söz konusu teklifi reddeder. Benzer şekilde saltanatın kaldırılacağı günlerdeki tartışmalarda tavrını padişah ve hilafetten yana kullanır ve bunu “… padişahlık ve halifelikten başka bir idare şeklinin mümkün olmayacağını” (s. 154) sözleriyle savunur ancak İstanbul’un teslimi sırasında milletin iradesinden yana tavır takınmıştır. Refet Paşa İstanbul’u teslim almak için payitahtta bulunurken Ayasofya Camii’nde cemaate hitaben “Bu zafer hakimiyet-i milliyeye, Kuva-yı Milliye’ye, milli iktidara ve yüce Allah’a olan inançtan doğmuştur! Burası Müslüman’dır ve ilelebet Müslüman kalacaktır.” (s. 135) sözleri ile kurtuluş savaşının arkasındaki gücün ne olduğunu çok net bir cümle ile tekrar etmiştir.

Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa ve Rauf Bey’le birlikte öncü rol oynayan isimlerin beşincisi Refet Bey idi (s. 153). Cumhuriyet ilan edilirken, Milli Mücadele Devri’nin ilk beş liderinden dördü, Kazım Karabekir, Ali Fuat ve Refet Paşa’lar ile Rauf Bey Ankara’da değillerdi. Sonraki günlerde bu önemli dört isim kendi ifadeleriyle ‘Cumhuriyet’in ilanının aceleye getirilmesinden rahatsız olduklarını’ gizlememişlerdi (s. 157). Refet Paşa İstanbul’da iken yaptığı bir konuşmada ‘Meşruti bir hükümdarlıkla Cumhuriyet arasındaki fark, filanın soyundan gelip gelmemekten ibarettir, bu milletin başına bu kadar beladan sonra bir de Cumhurbaşkanı seçimi derdini sarmaya ne lüzum var?‘ demişti (s. 158). Mustafa Kemal Paşa bundan sonra etrafında devrimlere muhalif olmayacak isimleri toplamaya başladı (s. 155). Atatürk, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası tecrübesi ve İzmir Suikast Girişimi’nden yıllar sonra Refet Bele ile barıştıktan sonra kendisine ‘Sizler bana isyan ettiniz!’ deyince Refet Bele ‘Biz, size isyan etmedik; birini kıskandık.’ karşılığını vermişti (s. 161). CHP’den ayrılarak Demokratik Parti’ye geçmelerini ise dönem arkadaşları hoş karşılamamıştı: “İsmet İnönü partiden kopan bu isimler hakkında, ‘Terakkiperverlere, eski arkadaşlarımıza çok iyilik yaptık, ama bilinmedi!” diyerek kısa ama hayli düşündürücü bir cevap verdi.” (s. 194)

Sonuç:

Kitap daha çok tarihi bilgilerle doluydu ancak buna rağmen bazen yazar kendi düşüncelerini de ekledi. Bazı yorumlar yanlı gelebilirdi okuyucuya ama bazı öznel yorumlar ise havada kaldı; örneğin paşaların yargılanması davasında “Kazım Karabekir Paşa, tarihe geçen bir savunma yaptı.” (s. 185) cümlesi kullanıldı ama eserde o kadar gereksiz ayrıntı olmasına rağmen bu savunmanın en azından bir özetinin olması gerekirdi diye düşünüyorum ancak yoktu. Ufak tefek imla hataları çok fazla göze batmıyordu. İçindekiler kısmı güzel hazırlanmıştı. Bazı paragraf kaymaları da vardı. Bunlar anlatımın akıcılığını bozmayan ufak hatalardı. Bunun yanında akademik bir dille yazılmadığını, kalabalık kaynakça olmasına rağmen hangi kaynaktan hangi bilginin alındığının gösterilmediği, dolayısıyla dipnotların olmadığını da söylemeliyim.

Resmi tarih baz alındığından dolayı özellikle Kurtuluş Savaşı ve saltanatın kaldırılması konusunda kitabın çok eksiği ve yanlı anlatımı olduğunu söylemek mümkün. Anlatılış tarzı da hoş değil: savaş boyunca her işte kullanılan ve Cumhuriyetin ilanı sonrası neredeyse vatan haini olan bir komutanın hazin hikayesi gibi… Bütün bunlara rağmen kitabın son cümlesinde dediği gibi: “Her ne kadar o döneme ait yazılı bir hatıra bırakmamışsa da Refet Bele, Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş yıllarında çok emeği geçen mümtaz bir şahsiyet ve Türk Milleti’nin kendisini her zaman şükran ve minnetle anacağı bir asker ve devlet adamı olarak şanlı tarihimizde yerini aldı.” (s. 198)

Kitapta altını çizdiğim diğer yerler:

“Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kapatılmasını her zeminde şiddetle eleştiren TCF Genel Sekreteri Ali Fuat Paşa’ya göre, Şeyh Sait İsyanı sonrası 49 kişiyi idama mahkum eden Diyarbakır İstiklal Mahkemesi’nin yargıladığı insanların en azından 100 kadarı Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayıtlıydı; ama bu parti kapatılmamış ve bir müeyyide de uygulanmamıştı.” (s. 178)

“Sultan Vahdettin: Saltanatsız bir hilafeti hanedanımızın en aciz bir ferdinin bile kabul etmeyeceğine emin olabilirsiniz Paşa! deyip konuşma sona erdi. Sultan Vahdettin’in bu sözlerine karşın çok değil, sadece 19 gün sonra Osmanlı hanedanın bir başka mensubu, Padişah’ın amcazadesi olan Abdülmecid Efendi, Saltanatsız bir hilafeti kabul edecekti.” (s. 139).

“Manda meselesi ertesi gün Sivas Kongresi’nde konuşulmaya devam edildi. Söz olarak kürsüye çıkan Rauf (Orbay) Bey, Amerikan kongresinden, aleyhimize yapılan propagandaları önlemek için bir heyetin gelip ülkede incelemeler yapmasını teklif etti. Rauf Bey’in uzlaştırıcı teklifi oya sunulup kabul edildi ve karar gereği, 9 Eylül 1919 tarihli bir yazı ile ABD Senato üyelerinden kurulu bir komitenin Türkiye’ye gönderilmesi istendi. ABD’ye gönderilen yazı bir netice vermemekle birlikte, bu sayede manda konusundaki görüşmeler sona erdi.” (s. 76).

  • 0
    alk_lad_m
    Alkışladım
  • 0
    sevdim
    Sevdim
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    be_enmedim
    Beğenmedim
Paylaş
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir