2008 oscar ödüllerinin bir çoğunu toplayan bir filmi bu kadar geç izlememin sebebini kendime sorduğumda, zamanı değildi cevabını verdim. 2 saatlik filmin, amatör oyuncularla bu kadar başarılı olmasını ( aslında başrolde oynayanlar, kendi ülkelerinde bu işi yapıyorlar zaten ama filmin uzun bir süresince özellikle çocukluk dönemlerinde amatörler oynuyor ) bende TV’lerden takip etmiştim. Fragmanını ise nedendir bilmem, hiç izleyememiştim; kulaktan dolma bilgilerle sadece konusunu biliyordum.
Başlangıç… Filmin konusunu irdelediğimde, böyle bir filme nasıl başlanacağı konusunda herkesin ortak olacağı bir başlangıçla başlamıştı film. Özellikle lost’dan aşina olduğumuz ( ki bu tür film taktiklerine hep aynı örneği veriyorum ) kendi zamanından geçmişe dönme, tekrar kendi zamanına dönme sahneleri o kadar gerçekçi ki , sanki o an o olayı siz yaşıyor ve düşündüğünüzde bir anda bakıyorsunuz: geçmiştesiniz!. Ve, başlangıçta o gerçekten süper bir arka plan müziği eşliğinde ( ki bu hayranı olduğum kim 500 milyar ister müziği ) sorulan 4 şık… A, B, C, D… cevabı filmin sonunda..
Devamında… Filmin başlangıcından belirli bir noktaya kadar tam anlamıyla konu anlaşılmıyor belki ama filmden kopmuyorsun; ki filmin ortalarından sonra başlangıçdaki karakterlerin kim olduklarını ve neden orada bulunduklarını öğrenebiliyoruz.
Sonuca geçmeden önce, filmin konusundan bahsetmek gerekirse , hindistanın gecekondu mahallelerinde müslüman biri olarak dünyaya gelen jamal hayat okuluna çok erken yaşlar da başladığında burada öğreneceklerinin ileri de ona bu kadar aşırı rastlantı sonucu, bu kadar para kazandıracağını herhalde bilmiyordu. Filmin zaten bazı yerlerinde özellikle kader öğesine çok sık vurgu yapılıyordu, seyirciye zaten bu mesaj verilmeye çalışıyordu: kader vardır, kaderiniz yazılmıştır orada ne yazıyorsa o bir gün gelip çatacaktır; bu sizin istediğiniz gibi olmasa da…
Ki film, başlangıçdan sonuca kadar jamal’ın kaderini bize anlatıyor… Bir nevi, alın yazısını… Annesini kaybettikten sonra kardeşi ile beraber sokaklarda bulan jamal, büyüdükçe bir çok işi beraber yapıyorlar.. hatta iyi ki istanbulda yaşamıyorlar diye düşünmedim değil; yoksa işportacılık ya da ne bileyim sokakta kaçak birşey satmak konusunda o kadar uzmanlaşmışlardı ki, organize işler filminde yılmaz erdoğan ve arkadaşları bu çocukların yanında su dökmüş kedi misali!. gerçekten çocukların kaderleri öyle bir örülmüş ki ummadıkları anda, ummadıkları şeyler başlarına geliyor. Bir bakıyorlar, turist rehberi olmuşlar!. Ki bu acıklı filmin komik sahneleri de bu bölümde vardı… Sonrasında büyüyen çocuklarımız işlerini daha da büyütüyorlar, baş belalarını öldürmek zorunda kalıyorlar, jamal ise sevdiği kız olan latika’dan kopmasına rağmen hep onu arıyor ve zaten filmimizin ana konularından biri olan bilgi yarışmasına da hindistanın en çok izlenen programı sayesinde latika’ya kendini gösterebilmek adına katılıyor… ve son sorudan bir önceki soruya kadar tamamen hayatında yaşadıklarından öğrendiklerinden, tesadüfen hep bildiği yerden soruların çıkması yüzünden ve tamamen iç güdülerine inanarak geliyor ve ödülü: para değil, latika’yı tekrar kazanıyor!.
Ve sonuç: kadere ve tanrıya inanmaya ince mesajlar gönderen ve bunların varlıklarından şüphe edilemeyeceğini anlatan filmin oyuncularından görüntü yönetmenine kadar hepsi çok başarılıdı idi. eksiği olmayan kusursuz bir yapım, müzikleri o an ki sahneyi anlatan başarılı çalışmalar, makyajlar süper, hindistan kültürü gerçekten birebir anlatılmış, geçmişten günümüze yaşanan hindistan değişimi gözle görülür şekilde anlatılmış, çocuklar çok başarılı oyun sergiledii, görüntü yönetmeni gerçekten alkışa layık ( ki oscar aldı )…. Daha çok övülecek tarafı olan bu filmi, izlemeden geçmeyin.
İyi seyirler