Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Türk edebiyatının önemli isimlerinden Rasim ÖZDENÖREN tarafından kaleme alınan önemli bir eser. İz Yayınları tarafından çıkartılan eserin elimde 33. baskısı yer alıyor. Yaklaşık 168 sayfadan oluşan kitap hem edebiyat hem deneme – inceleme hem felsefi düşünce hem insan ve toplum ve – adından da anlaşılacağı üzere – hem de dini (İslami) türünde nitelendirilebilecek bir eser. Kitap içerik olarak – kapağında yer alan cümlede belirttiği üzere – bilgi, inanç ve değer alanlarına ilişkin olarak Müslümanca düşünmenin nasıl başarılabileceği konusunda önemli yaklaşımlar içeriyor. Kitabı ve içeriğini yazarın 1970-80’li yıllarda yazdığı denemelerin bir araya getirildiği bir eser olarak nitelendirebiliriz. Daha çok öykü alanındaki başarılı eserleriyle tanınan yazarın bu kitabının farklı yayınevleri tarafından da basıldığını, bu yazıyı yazdığım sırada kitap sitelerinde yaklaşık olarak 40 TL’den satışa sunulduğunu da ekleyelim.
Kitap ilk olarak 1984 yılında basılmış ancak yazar tarafından 2019 yılına kadar çeşitli değişiklikler/eklemeler yapılarak bugüne kadar yayınevleri tarafından basılmaya devam edilmiş. Yazar kitabın açıklama kısmında ise okuyucuya şu bilgiyi veriyor: “Bundan sonra bu kitaba atıfta bulunulursa 33. baskı ve sonrasının esas alınması ve önceki baskıların yok sayılmasını rica ediyorum.” Elimdeki kitap 33. baskıya ait, bu nedenle eski basımlar ile karşılaştırma yapamadım (Farklılıklar neler tespit edemedim yani). Yazar bu hatırlatmasına gerekçe olarak geçen süre zarfında kitapta görülen bazı ifade zaaflarının giderilmesi gerektiğini gösterdi ancak temel metnin aynen bırakıldığını da ekledi. Kitabın içindekiler kısmında yazdığı üzere 4 ayrı bölümden oluştuğunu görüyoruz: Panorama, Sağlıklı Düşünmeye Doğru, Müslümanın Nitelikleri, İslam’ın Özgünlüğü şeklinde bölüm başlıkları ve içerisinde de yine farklı alt başlıklar altında farklı konular işlenmiş.
Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler Bizlere Neler Anlatıyor?
Yazar “insanlar her neyi put olarak görmüşlerse o putlar karşılarına problem olarak çıkmaktadır.” (s. 11) diyor ki gerçekten anlamlı bir cümle kuruyor. Buradan hareketle dünya genelinde oluşturulan genellemelerin ne kadar saçma olduğunu da anlatıyor, örneğin: “Daha en az kırk milyar insanın rahatlıkla barınabileceğinin hesaplandığı bir dünyada, kırk katlı binaların yapılmasına rağmen insanların mesken sıkıntısından şikayetçi olmaları önlenmiyorsa, burada da akla aykırı bir düzenin işlendiğinde şüpheye düşmemeli. Okullarda çocuklarına cinsel eğitimin verildiği ülkelerde ve en çok da bu ülkelerde, akla gelmez sapıklıkların yaygın biçimde yerleşmiş olması vakıası ile ırza tecavüz olaylarının, alkolizmin, klinik akıl ve ruh hastalıklarının yoğunlaştığının görüldüğü bir dünyada, bu işlerin düzenlenmesinde de bir bozukluğun olduğunu kabul etmek gerekecektir.” (s. 10). Ben bu kısma ek olarak futbol takımlarının borçlarının ödenmesi için para toplama organizasyonlarını da örnek olarak eklemek istiyorum açıkçası. Bir tarafta milyonlar kazanan futbolcular varken takımın başarısız olması, yanlış transfer politikaları vs. gibi nedenler sonucu borç batağına düşen takımı tekrar ayağa kaldırmak için para toplanması gerçekten yanlış bulduğum bir konu.
Devamında yazarın vermiş olduğu şu örnekte üzerinde düşünülmesi gereken konulardan biri: “İletişim araçlarının geçmişin hiçbir döneminde görülmediği biçimde çoğaldığı ve günlük hayatımızın doğrudan etkilediği bir dünyada, insanların fertler olarak iletişimsizlikten bu kadar yakındığı bir tablo ile karşılaşıyorsa bu işte de bir bozukluğun olduğunu teslim etmek zorundayız demektir.” (s. 11). Yani sorun olarak oluşturulan konuların aslında sorun olmadığı, asıl sorunun kafamızda olduğunu söylemek istiyor yazar. Ancak burada gelişen iletişim araçlarının olumsuzluğu üzerinde de durur: “Yalnızlaşan, yabancılaşan, meta haline dönüştürülen bu insanı “kendine yeter” hale getirme çabalarının ürünü olan bu elektronik buluşlar (videodan uzay araçlarına kadar tümü), bu insanı gitgide daha yalnız, daha yabancılaşmış bir ortama sokmaktan başka işe yaramıyor.” (s.13). Yani konuyu çift taraflı değerlendiriyor.
Aslında Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler adlı kitabın özünde anlatılmak istenenin yanında bir Müslümanın sorması gereken tüm soruları önce soruyor, sonra yazarın kendi düşünce dünyasında bu sorulara vermiş olduğu cevapları irdeliyor. Yukarda belirttiğim gibi öncelikle iletişimsizlik sorununun aslında olmadığını, her türlü imkanın olduğunu söylüyor: daha sonra gelişen bu teknoloji nedeniyle insanoğlunun yalnızlaştığını, yani başka bir soruna doğru ilerlediğini ekliyor ve bununla da kalmıyor: gelişen teknolojinin kötülüğe de sebebiyet verebileceğini de aktarıyor: “Kötülük teknolojinin programlanmasından doğar. Başka bir deyişle, insanın teknolojiye yaklaşmasındaki niyettir belirleyici olan. Teknolojiden niyetin yöneldiği hedefe hasıla elde edilir.” (s.15) Her tespiti, her sorusu ile biz okuyucuyu da düşündürüyor, sürekli bir fikir jimnastiği yapıyoruz.
Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler adlı kitabı okurken konudan konuya atlıyoruz gibi ancak aslında şu konuyu irdeliyoruz: Müslümanlık – İslam – Modern Yaşam. Teknoloji dedik; peki bu teknolojinin Müslüman üzerindeki etkisi nasıl olur? Yazar, işte bu soruyu da soruyor ve cevaplıyor: “İmdi, hayatımızın hemen her alanında ve hemen her anında etkisini gördüğümüz teknoloji ve teknolojik ürünler, Müslümanca niyetlerle programlanmamakta ve buna bağlı olarak insanı aciz bırakmaktadır. Başka bir deyişle insan, teknoloji karşında kendini aciz hissetmektedir. Kendi eliyle meydana getirdiği teknoloji, insanın karşısında neredeyse tanrısal, mistik bir güce sahip olmuştur. İnsan kendini, onun karşısında aciz hissetmekte, ondan medet ummaktadır. Kısaca insan, teknolojiye boyun eğmekte, ona hizmet etmekte.” (s.16) Ve bizi uyarıyor da: “İslam, Müslümanları kafirlere benzemekten men etmektedir. Bu, her Müslüman için genel bir hüküm mahiyetindedir.” (s. 62).
Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler adlı kitabı okurken neredeyse her sayfada altını çizdiğim bir cümle vardı ki bir çoğunu bu yazımın sonuna ekleyeceğim. Yazar bu kitabında Müslüman nasıl düşünür? Ne için düşünür? Ve neden düşünür tarzı sorulara cevap vermeye çalışıyor. Sorduğu sorular kadar verdiği cevaplar da önemli ve kitapta neredeyse her şeyi ele almış diyebiliriz. Her ne kadar 70’li yıllarda yazılmaya başlansa da veya sorulan sorular eski tarihlerde sorulmuş olsa da günümüzde de benzer soruların sorulabileceğini, güncel konuları işlediğini okudukça anlıyoruz. İslami yaşayış ile modern yaşayış arasında kıyaslama ilk sayfalardan itibaren başlıyor ve sonuna kadar işlenmeye devam ediyor. Yazarın teknoloji ve bilim hakkındaki soruları ve cevapları okunası cinsten.
Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler kitabı hakkında yazar kadar ben de açık bir cümle kurayım: yazarımız kitapta irdelediği sorunlar kapsamında, sorunların kaynağı olan günümüz modern dünyasına tamamen karşı ve bu yüzden ülkemizde de İslami bir hayat tarzının var olmasını istiyor ki aksinin başarılı olmayacağını söylüyor: “İslam’ın hükümlerinin mahiyeti o hükümleri uygulayan bir topluluk içinde yaşamadıkça tam manasıyla kavranamaz.” (s.55). Yazar ayrıca sorunları ortaya koymamızın yanında tercih yapmamız gerektiğini de söylüyor: “Hangisini feda etmemiz gerekiyor: değişmeyi mi, nasları mı?” (s.57). Ki burada da meşhur Ebu Talip’in düştüğü duruma düşmememiz için bizi uyarıyor: “Ebu Talip Mekkeli kadınların kendisine “atalarının dininden döndü derler” kaygısıyla kelime-i şehadet getirmekten kaçınmıştı.” (s.55) – ki buna yazar Ebu Talip kompleksi diyor.
Yazarın bazı tespitlerinin bazılarına çok sert gelebileceği aşikar ancak yazdığından sakınmayan yapısı cümlelerine de yansımış. Bunun yanında çok uluslu şirketler (ÇUŞ) gibi kısaltmalara da yer verilmiş. Bazı sayfalarda bilmediğim/ilk defa duyduğum kelimelere de yer verilmiş ki bunların anlamlarını editörün kitaba dipnot olarak eklememesi bence bir eksiklik ki ben bu yazımın sonuna tespit ettiğim bu kelimelerin anlamlarını ekleyeceğim.
Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler adlı kitap hakkındaki bu yazımın devamında kitabı okurken siz değerli misafirlerimizin de okumasını istediğim, önemli gördüğüm ve altını çizdiğim cümlelere yer verdim (2. sayfa). Son sayfada ise kitabı okurken ilk kez gördüğüm, anlamını da bilmeyip okuduktan sonra araştırıp öğrendiğim kelimelerin anlamlarını sizlerle paylaşacağım.
Eserde ekonomiden siyasete (ki Don Kişot tanımlaması hoşuma gitti), teknolojiden bilime kadar çeşitli konularda, çeşitli sorulara yazarın verdiği cevapları okuyoruz. Kitabın akıcı bir dille yazıldığını, konu konuyu açarken kendinizi bir anda çok iyi bir sohbetin içinde bulduğunuzu hissedebilirsiniz. Kitabın özeti olacak cümle ise belki de şudur: “Müslüman çağın gözüyle İslam’a bakmaz. İslam’ın gözüyle çağa bakar.” Aslında yazarın derdi de bu cümleyi Müslüman zihinlere nakşetmektir. Kitapta kullandığı “İslam, Batı’nın zihin kalıplarına göre anlaşılmaz.“ (s.25) cümlesi de bunu haykırmaktadır.
Mavera dergisinin son yolcusu Rasim ÖZDENÖREN gerçekten her gencin kitaplarını okuması gereken biri. Yine öldükten sonra kıymeti daha çok anlaşılan bir isim ki Allah rahmet eylesin diyelim burada. Okumaya başlayınca sorulan sorular ile önce bir tokat yiyorsunuz: sonrasında etrafımızda gördüğümüzü sandığımız onlarca yanlışı yazar ile birlikte sorgulamaya başlıyor, kopamıyoruz kitaptan. Bir Müslüman olarak sorumluluklarımız olduğunu hissediyoruz: bu yönüyle ağır bir kitap ama bir yanıyla da sizin yolunuzu ışıldatacak bir eser. Okurken soruların peşinden koşuyor, düşünce girdabına girerek yoruyor, pek çok konuda yol gösteriyor, zihin egzersizi yapmamıza vesile oluyor. Müslümanlar olarak problemlerimizin asıl kaynağının hayata Müslümanca bir kafa yapısından değil bize empoze edilen kafa yapısından bakmak olduğunu söylüyor.
Yedi güzel adamın son temsilcisi , “gül yetiştiren adam” olarak da bilinen Rasim Özdenören’in yaklaşık 40 yıl içerisinde yazdığı ve güncelliğini kaybetmeyen Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler adlı eserini okumanızı öneriyorum. Deneme deyince sıkıcı bir çağrıştırım yapabilir ancak korkmayın, okuyun, manevi anlamda silahlanın, sonrasında yapmanız gerekeni biliyorsunuz. Günümüzde birçok insanın İslam anlayışını özetleyen ve “mış gibi” yaparak yanlış yaşadığı İslam’ı, nasıl yaşamamız gerektiği meselesi üzerinden bizlere gösteren cümlelerini okurken siz de değişik hülyalara dalacaksınız, eminim.
İyi okumalar.
(Aşağıdan sonraki sayfalara göz atmayı unutmayın)