Nazife Kadın, milletimizin kurtuluşu için elinden geleni yapan isimlerden sadece biri. Onun adını taşıyan kitabın alt başlığı olaraksa Milli Mücadele Kahramanı ifadesi seçilmiş. Timaş Yayınları tarafından piyasaya sürülen eser, milli mücadelenin önemli kadın figürlerini hem roman hem tiyatro olarak kaleme alan yazar İlknur Bektaş tarafından yazıldı. Toplamda 144 sayfa olan eserin ilk baskısı var elimde ve 2020 yılı tarihli. Bu kitapta “bugüne kadar hakkında sadece iki satır bilgi olan Nazife Kadın perdesini aralıyoruz.” (s. 7). Cesaretleri ve fedakarlıkları ile unutulmazlar arasına giren isimlerden birini anlatan Nazife Kadın adlı roman hakkındaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak isterim.
İlk cümleyi kitaptan yazayım: “Memleketin işgali sırasında minnet borçlu olduğumuz, bugün adlarını ezbere bilmemiz gereken öyle kahramanlarımız var ki; onları tanımak hepimiz için saygı ve vefa borcu” (s. 7). Geçmişi, ülkemiz için canını veren isimleri çabuk unutuyoruz ancak hatırlamalı, hatırlatmalıyız. Onlardan bir tanesi de Nazife Kadın. Kurtuluş Savaşının kahramanı, ülkemizin refahı ve hürriyeti için elinden geleni yapan kadınlarımızdan sadece bir tanesi. O dönem için sayıları hiç de az değildi: “Bir vücut olmuştu ülke. Birinin acısı bir milletin acısı, birinin sevinci bir milletin sevinciydi. Her şey o vücudu korumak içindi. Cephede, ölümün kucağına bile isteye giden erkeklerin yanında, en az onlar kadar vatan toprağı için kendilerinden vazgeçen yiğit kadınlar vardı.” (s. 23).
Nazife Kadın Kitabı Bize Neyi Anlatıyor?
Yazar, kahramanımız hakkında Balıkesir bölgesinde yaptığı araştırmalar sonucunda bu kitabı oluşturmuş olduğunu önsözünde belirtiyor. Hakkında elde çok bilgi yok; o yüzden dönemin diğer bilgilerini, elde ettiği bilgi kırıntıları ile birleştirip bir kurgu ile okuyucuya aktarmaya çalışıyor. Elde ettiği bu bilgilerin bir çoğunu da zaten kitabın kaynak kısmında veriyor. Bu kısmındaki bilgilerin çoğu Genelkurmay Başkanlığından alınan bilgiler. Kitap 1919 yılında Balıkesir ve çevresinde yaşanan durum ile ülkenin genel durumunu özetleyerek, daha sonrasında karakterlerin askerlere yardım için yaptıkları bir yürüyüş sırasında birbirleriyle yaptıkları konuşma ile başlıyordu.
Burada bir dip not eklemek istiyorum: Bu ilk giriş kısmında yaşanan yılın 1919 yılı olduğu belirtilmesine rağmen bir diyalogda Mustafa Kemal Atatürk ifadesinin kullanılması (s. 16) ilk hata olarak gözüme çarptı: o dönemde daha Mustafa Kemal, Atatürk ismini almamıştı ve tüm gazetelerde adı Mustafa Kemal olarak geçiyordu. Bu hatayı yazar sonraki sayfalarda yapmadı ama benim dikkatimi çekti. Herhalde bu hata tiyatro yazımı ile roman yazımını karıştırmasından kaynaklanıyordu. Zaten ilerleyen sayfalarda da benzer karışıklığı yapmaya devam etti.
Nazife Kadın isimli kitap 11 bölümden ve bir kaynakçadan oluşuyor. Bölümlerde anlatılan olaylar savaş döneminde yaşanan hikayelerden kurgu haline getirildi gibi geldi bana: Eserde “Konuşulamayacak kadar kötü biçimde katledilen hafız efendinin 4 yaşındaki torununun korkunç ölümü… Tenhada yakalanan bir Yunan askerinin çantasından onlarca kınalı kadın elinin çıkması ve akla hayale gelmeyecek fenalıklar; kelimelerle ifade edilemeyecek ağır işkenceler…” (s. 31). gibi ağır, insanlık suçu içeren olayları derinlemesine anlatmak yerine Türk kadınlarının yaşanan esaret durumu neticesinde ellerinden geleni yapmalarına odaklanarak hareket edilmiş. Daha çok diyaloglara, bu sırada yaşanan olaylara ve bu olayların Nazife Kadın hakkında elde edilen o kısa bilgi kırıntısı neticesinde meydana gelen istenmeyen sonuca ulaşılmasına yazar odaklanmış diyebiliriz.
Yukarıda belirttiğim gibi yazar bazen tiyatro yazımı ile roman yazımı arasında git-gel yaşıyor gibiydi. Örnek olarak “bebeği kucaklayıp ayağa kalkar, koklayarak annesine verir.” (s. 62) gibi bir cümle verilebilir. Bu yüzden eserde daha çok tiyatro dilinin hakim olduğunu, bu nedenle diyalogların da fazla olduğunu söylemek istiyorum ya da bana öyle geldi. Eserin bazı sayfalarında imla hataları, bazı yerlerde harf fazlalıkları, bazı yerlerde -de, -da eklerinin yanlış kullanımı, kelime eksikliği, kelime fazlalığı, virgülün yanlış kullanılması gibi cümle akışını bozan, anlayışı zorlaştıran hatalarda yer alıyordu. Dil her ne kadar akıcı olsa da anlatılan olay ve diyalogların hissini okuyucuya aktaracak güçte değildi: zaten bu açıdan tiyatro metni olarak daha faydalı olacağını söylemek istiyorum. Belki oyuncular daha güzel aktarabilirdi duyguları…
Kurtuluş Savaşı’nın Önemli Kadın Kahramanlarından Biri
Nazife Kadın isimli kitapta kurguya o dönem Balıkesir bölgesinde Yunanlılara karşı çeteleri milli mücadele kapsamında örgütleyen dönemin kaymakamı İbrahim Ethem Bey’de yer alıyor. “Milli Hükümet tarafından yöreyi tanıdığı için Demirci’ye Kaymakam olarak gönderilen İbrahim Ethem Bey, Yunanlıların burayı da işgal etmeleri üzerine teslim olmadı. Kazadaki jandarma birliği ile Parti Mehmet Pehlivan ve Halil Efe’nin gruplarını da yanına alarak Sındırgı dağlarına çekildi. Bu haber üzerine Balıkesir eşrafı Yunancılara ve Yunanlılara fark ettirmeden işgalin başlamasıyla korumasız kalan köylüler gizlice silahlanıyordu.” (s. 65). Nazife Kadın adlı eserin kurgusunu geliştirmesi, konuyu uzatması için bu önemli kahramanın eklendiğini düşünüyorum.
Milli Savunma Bakanlığı kaynaklarına göre; Çanakkale’nin Bigadiç Kavakönü köyünden olan Nazife Kadın, Yunanlılara karşı mücadele verirken, kendisinden bilgi alınmak istenmesine şiddetle direndiğinden düşman tarafından Kavakönü Köyü’nde işkence yapılarak öldürülmüş ve müteakiben fırında yakılmıştır. Eşi ve oğlu cephede savaşan Nazife Kadın, 50 yaşlarında, köyünün sevilen, sözü dinlenen isimlerinden biriydi. Hem kocası hem de oğlu cephede savaşırken kendi de köyünde, Yunana karşı savaşmak için hüznün ve metanetin hakim olduğu evinde durmak yerine elinden ne gelirse onu yapmaya çalıştı ve bu uğurda şehit oldu.
Nene Hatun ile başlayan Türk kadınının memleketi düşmanlardan kurtarma çabası Milli Mücadele dönemi ile en üst noktaya ulaşmıştır. Nene Hatun, Gördesli Makbule, Ayşe Hanım, Antepli Yirik Fatma, Tayyar Rahmiye, Hatice Hatun, Nazife Kadın, Tarsuslu Kara Fatma, Şükûfe Nihal, Binbaşı Emire Ayşe, Ayşe Çavuş, Kılavuz Hatice, Bitlis Defterdarının Hanımı ve adını sayamadığımız İstiklal Harbinin o eli öpülesi bütün kahraman Türk kadınlarının aziz hatıralarını saygı ve minnetle yad ediyorum.
Kitaptan altını çizdiğim yerler:
“Yaşı kaç olursa olsun bu coğrafyanın gözü kara, cesur, mert ve namuslu kadınları; tüm hayallerinden hayatlarından vazgeçtiler; ama vatanlarından asla vazgeçmediler.” (s. 8).
“Ölümler ve öldürülme şekilleri, ‘insanlığın düşmanı Yunanlılar ve İngilizlerden başkası olamaz’ sözünü doğruluyordu.” (s. 12).
“‘Türk’ten farklı unsurlara dayanarak, düşmanlarla ittifak ederek, Anadolu’nun Türklüğün aleyhinde yürüyen çürümüş gölge adamların Türk vatanından kovulması, düşmanların denize dökülmesinden daha kurtarıcı bir harekettir’ demiş Mustafa Kemal Paşa.” (s. 109)