Ey İstanbul!. Tekrar seni görmek nasip oldu ya; buna da şükür…
Evet, blog ödülleri nedeniyle aşık olduğum kente, istanbul’a geldim; bana süpriz yapar diye düşünmüştüm son dakikaya kadar ama bildiğim şekilde, bildiğim yüzüyle karşıladı beni: trafik…
Trabzon’dan başlayan günümde; sabahleyin beni havaalanına kadar getiren arkadaşlarıma kucak dolusu sevgiler; 2 gün kalmayı düşünmeme rağmen yanıma o kadar şey almışım ki: tabii ki en yakın dostum bilgisayarımı da!
Blog ödüllerinin sponsoru ile geldim; gayet güzel geçti: uçakta Ahmet Ümit’in KAVİM kitabından 3-4 bölüm okumayı başardım. :) Uçak konusundaki fobimden sonra, uçakta kitap okuyamama sorunumu da yenmeye başladım galiba.. Başarılı bir iniş ve işte istanbul karşımda…
Trafik… Evet, istanbul bu trafik sorunundan kurtulamayacak; İETT otobüsünü kullanarak ümraniyeye geçmeye karar verdim: sabah erken; kankamı kaldırıp bir daha bu saatte buralara kadar getirmek istemedim. Hem de bazen İETT’ye binmek gerek değil mi? Yoksa bu trafik çilesi bitmeyecek bu istanbulda.. Zaten İETT’de hemen arkamda oturan hanımefendi ile beyfendi; londra’da bu trafik konusunda neler yapıldığını örneklerle anlatıyorlardı ki, ben yazmamayayım…
Şuan ümraniyedeyim… Hazırlık yapıp; bazı yazılar not alacağım yarın ki tören için… Sonra da bir sahil yaparım…
Şehr-i İstanbul… Çok özlemişim seni be…