Duncan Jones ismini ben ilk olarak Yaşam Şifresi filminde duydum aslında; yine de dünyanın en çok oynanan çevrim içi oyunlarından Warcraft adlı oyunun hayranları bu ismi benden çok önce duymuştur: çünkü oyunun sinema versiyonunun yönetmen koltuğunda da aynı isim yer alıyor. Moon ( Ay ) ise yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi imiş. Bilim kurgu – Fantastik türünü çok sevdiğini ve bu alanda kariyer yapacağını görüyoruz bu yüzden; ilerleyen süreçlerde ismini daha çok sık duyacağımız kesin. Ay – Moon, arka planında insanlığın var oluşuna dair anlatmaya çalıştığı ama bu anlatışı ekrana yansıtırken pek beceremediğini gördüğümüz ucu açık bir ‘tek kişilik’ hikayeye sahip. Her defasında doğup büyümemize rağmen toplumun bize yapmasını söylediklerinin dışına çıkamayarak hayatımızı nasıl bir ‘hiç’ uğruna mahvettiğimizi anlatmak istediğini düşünüyorum: düşünüyorum diyorum çünkü, anlatımda yalınlık, keskinlik, zeka ve öğretici öğelerden çok ‘ben bu filmi nasıl anlatırsam daha kötü olur?’ sorusunun cevabı hareketler, diyaloglar ve sahnelerle dolu bir film vardı karşımda.
Moon filminin kısa özetini yapmak gerekirse; Astronot Sam Bell, üç yılın boyunca ayda ona verilen görevleri yapmakla görevli bir şirket çalışanıdır ve ayda yaşayan tek insandır. Herkesten, sevdiklerinden, dünyadan uzakta işini fazlasıyla önemsemekte olan Sam, heyecansız ve bir an önce zamanın dolup eve dönme isteğiyle beraber günlerini geçirmektedir. Ay onun yeni evi gibidir; Sam orada da kendine ait bir rutin yaratmıştır. Günlerini yardımcısı olan robot ile beraber geçiren Sam hayatını, evini ve karısını gözden geçirmeye, geçmişteki planları ve hayallerini hatırlamaya başlar. Eve dönüş yolculuğuna başlamadan önce Sam çevresinde bazı tuhaflıklar hissetmeye başlar. Algı eşiği açılan Sam, rutinin bozulduğunu görmektedir. Bu süreçte kendi kendisi ile karşı karşıya gelen Sam, kurduğu hayatın ne olduğunu keşfedecektir.
Ay filmi, neredeyse tek kişi üzerine kurgulanmış. Sam Rockwell, adaşı olan karakteri canlandırmakta çok zorlanmadı bence: her sinema oyuncusunun üstesinden gelebileceği bir oyun sergilemiş. Sade. Tutarlı. Hani aşırı övülecek veya ödül getirecek bir oyunculuk sergilemedi. Özellikle ikincil karakteri oynarken sanki ‘misafir’ gibiydi. Kaya Scodelario ve Dominique McElligott’un canlandırdığı karakterleri daha çok bilgisayar ekranlarında gördük. Oyuncu kadrosunda Kevin Spacey’i görünce, Gerty karakterini seslendireceği hiç aklıma gelmezdi. Bu arada Gerty’nin çok tutarsız bir robot olduğunu da söylemek gerek! Diyaloglara katılmak istenen gizem ve şizofrenik öğeler ise resmen komedi olmuş; bu kadar tutarsız ve anlamsız ifadelerle konuşan insanların ay içerisinde ‘akıldan’ yoksun olduklarını düşünmek dışında bir ihtimal gelmiyor aklıma! Halbuki en zeki insanlardan olmaları gerekmez miydi? Final kısmının ise çok sıradan ve yetersiz olduğunu da söylemek gerek.
Filmde bilim kurgu türlerinde sıkça rastlanan aşırı görsel öğeler yok; bunun yerine belgesellerde görmeye alışkın olduğumuz masmavi ve sanki tertemiz olan bir dünya ile yetinilmiş ve bunun yanında sadece ay üssü ile beraber aydaki makinalar bilgisayar efektleri ile oluşturulmuş. Yani son derece basit ve olayların ayda geçtiğini anlatmak için oluşturulmuş yalın uzay ortamı efektlerinin olduğu bir film, Ay. Filmin kurgusu veya ana düşüncesi hakkında çoğu izleyicinin farklı savları olacağını düşünüyorum; bazıları çok boş bulmuş olabilir, bazıları beğenmemiştir, bazıları daha ilk başlarda filmi kapamıştır, bazıları derin düşüncelere dalmış da olabilir. Hatta izlediğin saate göre de farklı sonuçlara ulaşabilirsiniz ama herhalde en doğrusu insanoğlunun yaşamı üzerine kafa yoran bir insanın felsefik düşüncesinin ekrana yansımış hali olarak nitelendirmek. Yaşam şifresi filminin ismi de belki de ilk bu filmde ortaya atılmıştır, kim bilir?
Kıyamet senaryoları tarzı filmlere alıştık, şimdi de geleceğin teknolojileri ile beraber insanoğlunun ne tür ‘şeytani’ hareketlerde bulunacağını görüyoruz. Evet, dünyamızın tekrar temiz ve yaşanabilir alan olması için bir şeyler yapılması gerekiyor ama bu şekilde değil! Bilimsel altyapısı sınırlı, düşüncenin iyi fakat işleyişin çok ama çok kötü olduğunu düşündüğüm sıradan bir uzay filmi, Moon. Sakın gece ve beyniniz yorgunken izlemeyin. Eziyet çekersiniz.
İyi seyirler.