Dağ filmini 4 yıl gibi bir süre sonra izlediğim için pişman olduğumu belirterek yazıma başlayayım. Asker ve askerlik hakkında çok ince mesajların, tamamen doğru tespitlerin çok güzel bir şekilde aktarıldığı ‘Dağ’ filmini keşke daha önce izleseydim diye düşünmedim değil. Fakat belki de askerlik sonrası izlememin de etkisi olmuştur; ilk çıktığında askerliğimi henüz yapmamıştım çünkü. Dağ filminin başrolünde Ezel dizisinde oynadığı Ramiz Dayı karakteriyle mükemmel uyumlu olmasıyla tanınan Ufuk Bayraktar ile Çağlar Ertuğrul yer alıyor. Birbirine zıt bu iki karakterin uyumu mükemmeldi. Filmin diğer oyuncuları ise Gözde Mutluer, Fırat Doğruoğlu, Cengiz Çoşkun, Mesut Akusta, Özgürcan Çevik gibi isimler. Yönetmen koltuğunda ise bu tip filmler yapmaya devam etsin diyebileceğimiz Alper Çağlar yer alıyor. Çağlar, aynı zamanda filmin senaryosuna da imza atmış bir isim.
Dağ filmini izlemeden önce bir kaç video ve fragmanına göz attım. Fragmanlarının çok iyi olduğunu, Hollywood kalitesinde yapıldığının altını çizeyim. Belirli sahnelerin olduğu videoların ise filmin tamamını izlemeye ittiğini de söylemek gerek. Dağ filmi biri baya askeri ceza yemiş uzun dönem, diğeri bedelli askerlik yapma şansı olmasına rağmen kısa dönem askerlik yapan iki askerin yaşadıklarını ve psikolojik durumlarını işliyor. Birbiriyle hiç geçinemeyen bu iki askerin doğanın zorlu koşullarının yaşandığı bir dağın zirvesinde terör belasıyla mücadelesi, kendini sonuna kadar izleten mükemmel bir filme dönmüş durumda. Hayatta kalmak için önce kendilerine, sonra da birbirlerine güvenmek zorunda olan bu ikilinin diyalogları ise bizlere askerlik ve Güneydoğu konusunda önemli ipuçları veriyor.
Uzun dönem askerlik yapan Bekir karakteri, okumamış, sokaklarda büyümüş fakat vicdan sahibi Anadolu çocuğunu aktarıyor bize aslında; kısa dönem askerlik yapan Oğuz ise baba parasıyla üniversite okuyup o kız senin bu kız benim hayatını goygoy içerisinde yaşayan fakat milliyetçilik duyguları sapasağlam olan bir genci yansıtıyor. Yani ikisi de aynı kültürden, aynı aile yapısından gelmiyor ama askerlik, ikisini ortak paydada buluşturabiliyor. Bunu anlamaları biraz sürüyor ve bu sırada baya üşüyor, korkuyorlar. Türkiye’de yaşayan iki farklı insan tipini önümüze koyan film, askerlik ve terör sorununu irdeleyerek yoluna devam ediyor.
Bekir karakterini oynayan Ufuk Bayraktar, mükemmel bir oyunculuk sergiledi: yaşayarak oynadı… Küfürleri, ani tepkileri… Mükemmel. Oğuz karakteri ile karşımıza çıkan Çağlar Ertuğrul ise ilk başta askeri jargonla ‘bebe’ gibi ama önemli sahnelerdeki duruşu, hareketleri ile işini iyi yaptı diyebilirim. Asla Vazgeçmem dizisiyle daha çok tanınan Gözde Mutluer ise ‘sürekli sevgili değiştiren’ okumuş, özgür ve ‘batılı’ kız rolüne yakıştı; hem fiziği hem de hareketleriyle… Diriliş Ertuğrul ile tanıdığımız Cengiz Çoşkun’u filmde görmek çok güzeldi; finalde onu izledik ve yine ‘kurtarıcı’ rolünü çok iyi oynadı. Finaldeki sözleri ise çok ‘erkeksiydi’. Özgürcan Çevik’in canlandırdığı karakterin argo tabirle ‘Ankara bebesi’ tarzı çok hoştu. Yani özetle: her oyuncu elinden gelenin fazlasını yapmıştı. Yönetmen doğru çekim açıları, ortamdaki gerilimi iyi yansıtması ve iyi müziklerle sahneleri bezeyince, ortaya mükemmel bir film çıktı diyebilirim.
Dağ filmi içerisinde çokça küfür var; askere gidenler bilir: askerde neredeyse hiç kadın yok ama erkeklerin ağzından küfürler eksik olmuyor arkadaş! Bunu çok iyi yansıtmışlar, sonuçta bir asker filmi; bu da akla ilk olarak ‘kadınlar için uygun bir film mi?’ sorusunu getiriyor. Karma bir ortamda izlemek biraz yanlış olabilir ama evet, onlarda izlesin, gülsün, hatta filmdeki kadın karakterinin ne kadar yanlış yaptığını görüp kendilerine çeki düzen versinler.
Dağ filmi asker filmi olduğu için içerisinde poşet gibi askerlik yapanların bilebileceği sözler ile bedelli askerlik gibi tartışmalara ince göndermelerin yer aldığı sahnelerde var. Bunun yanında iki askerin koca dağ başında PKK militanları ile yaşadıkları esnada kendileri ile hesaplaşmaları da çok iyi kurgulanmış. Pek fazla çatışma sahnesi yok; askerlerden çevik hareketler de beklemeyin. Bir tek PKK pususundan saklanarak kurtuldukları sahne sırıttı diyebilirim, bunun dışında falso yok filmde. Güneydoğu’da askerlik yapan askerlerin ne zor şartlarda yaşadıklarını ise iyi aktardı. Askerlik yapanların tipik TV muhabbetleri, koğuşta yaşanan olasılıklar, alt-üst devre muhabbeti, kızlar hakkında konuşmalar falan… Tam ‘asker’ filmine yakışır cinsten.
Dağ filmi, Nefes filmi kadar bilinmiyor ne yazık ki; benzerlikleri zaten yok. Nefes 3 saatlik şiirler, yüzlerce asker ile çekilmiş bir yapım; askeriye de halen daha gösterilir ara sıra. Fakat Dağ daha çok iki karaktere odaklanan bir yolculuk hikayesi. Filmin final kısmındaki jenerik inanılmaz olmuş; film ekibinin askerlere olan aşkını gözler önüne sermiş. O sahnede kendinizden utanabilirsiniz… (Ekranda şehit olan askerlerin isimleri yazıyor. Okurken ağlamamak elde değil. 1984 – 2012 arasında şehit olan askerlerin tam listesini yayınladılar)
Bu arada filmde geçen Ankaralı Turgut şarkılarını sakın dinlemeyin, kendinize eziyet etmeyin.
Mutlaka izleyin, iyi seyirler.