1982 yapımı bir film hakkında milenyum çağında, hem de 3D animasyonlu onlarca filmin ekranlarda döndüğü bir zamanda yorum yapmak, ne kadar doğru bilemiyorum; dönemin şartlarını iyi irdelemeden bu tip filmler hakkında yapılacak bir yorumun film açısından bir bağlayıcılık taşıyacağını düşünmüyorum. Fakat beni asıl üzen durum ise; böyle bir filmin dünya çapında ünlenmesine rağmen ( ki kötü bir ün olsa da… ) izleyicilerin genellikle o tarihte doğmamış olmaları gerçeğini hesaba katmadan, dönem şartlarını bilmeden ” kötü ” damgasını vurmalarını anlamış değilim.
Yanlış anlaşılmasın; film çok güzel demiyorum: zaten günümüz şartlarında böyle bir filme bu tip bir değer vermek hata olurdu ama eğer bir yorumda bulunacaksak çekildiği şartları vs. hesaba katmak gerekir; ki burada şunu söyleyebilirsiniz: o ki paraları yok, bilmiyorlar, neden çektiler? İşte o zaman size binlerce gereksiz film sayabilirim fakat hepsinin de sonuçta bir amacı vardır; doğru yaptıkları ufakta olsa bir şey vardır.
Film cüneyt arkın‘ın bizans filmlerini yoğun olarak çektiği bir döneme rastlıyor, bunun yanında mazisi eskiye dayansa da yeşilçamda büyük bir eksiklik olarak gördüğüm bilim kurgu türünde bir film işleniyor. Bu tür filmlerde genellikle arka planda barış – sevgi – insan olma duyguları işlenir ki; bu filmin konusu da barışa ve dünyanın insanlara, insanlarında dünyaya olan muhtaçlıklarıdır.
Filmin senaryosunu cüneyt arkın kendi yazmış, açıkcası buna şaşırdım: fakat yeşilçama yenilikçi bir yaklaşım getirilmesi açısından iyi olmuş diyebilirim. Sonrasında bu tür filmlerin denenmemesi ise bir başarısızlık olarak kabul edilebilir mi? Bunu bilemiyorum.
Filmin kötü olduğunu iddaa edenler kadar, daha gerçekçi yaklaşıp hayran kalanlarda yok değil: düşük bütçeli bir film olması nazarında star wars benzeri bir film yapmalarını beklemek aptalca olurdu zaten; ayrıca bu filmin düşük bütçeli filmler arasında dünya çapında bir ünü var bunu kabul etmek lazım ve şunu söylemek istiyorum: ne kadar kötü olsa da, bu özellikle sinemamız açısından kült bir filmdir dünyayı kurtaran adam…
Film, çok anlamsız ve çelişkili sözlerle başlıyor; tabii ki uzay gemisini kullandıkları sahnede ” inişe geçiyorum! ” lafı ile pilotun başını öne eğmesi bir çok kişiyi güldürmüştür. ( ki şuradan izleyebilirsiniz: http://www.dailymotion.com/video/x8igy2_inise-geciyorum_fun )
Filmin kötü olup olmadığından daha çok konuyu yönetmenin işleyişini irdelemek gerek diye düşünüyorum; çünkü kendi içinde çok ikilemler var: mesela teknolojik olarak yüksek seviyede olmalarına rağmen hala atla, mızrakla saldırmaları bazı bölümlerde, yani hiç bi araç yok?. Teknoloji demek, bina demekse ( hiç olmassa bir bina ) neden hala kayalıklarda yaşıyorlar? Bunun gibi bir çok soru akla geliyor ama işte burada cevap suratımıza çarpıyor en şiddetlisiyle: paramız var mıydı da onları eklemedik!?
Parasızlığın en belirgin sahneleri filmde çok tekrarlandı: sürekli star wars ve benzeri filmlerden, korku filmlerinden sahneler filme eklenmiş.
Ama her şeye rağmen filmde güzel şeyler de var; savaş ve barış için çok güzel sözler vardı mesela… Başlangıçda ve bitişteki sözler de aynı şekilde, içinde güzel şeyler barındırıyordu. Fakat senaryoya kadınlar hakkındaki konuşmalar eklenmiş ki, sanırım öyle bir yere düşsem aklıma gelecek son şey onlar olurdu; hem de daha yeni düştükten sonra kadınlar konuşulur mu!? Kostümler bence döneme göre çok iyiydi, kim dizayn etmişse aferin! Ve demiri eritip türklerin dünyaya yaıldığı gibi filmde de tuncu eritip dünyaya yayılan 13. kabileden bahsediliyor ki, tarih bilgisi olanlar burada verilmek istenen mesajı anlayacaklardır. : )
Arkadaşlarla tekrar izledik filmi; daha önce de çok kez TV de izlemiştim zaten. İzlerken güldüğümüz sahneler çoktu, uzayda lazer ile savaşırken yerde kılıçla kavga etmeleri, bizans askerleri gibi at üstünde gelen kemik adamlar ve mızrakları, taşlarla yaptığı idman bölümleri… Alay etmek istemiyorum yanlış anlaşılmasın, böyle bir filmde komedi unsurlarını bulmak ya da yerleştirmek zordur; iyi ki vardı! bazen pes doğrusu dense de… Hatta izlerken, neredeyim sorularını sorduklarında ” Nevşehir ” diye bağırdım birden, bir de o dönemi düşünün: çoğu bilmiyordur kapadokyayı… Onlar için süpriz olmuştur belki de… Ve bir de en son da savaşı kazandıklarında halkın çoşkusunu ben bir an ” yaşasın battal gazi ” diye duydum sanki, cüneyt arkın’ın bizans filmlerinde çok izlediğimizden ötürü… Ya da filmde bizans filmlerindeki gibi sürekli atlayıp zıplaması, kılıç kullanması yüzünden…
Her şeye rağmen sinemamızda özellikle bir ara unutulan bilim kurgu filmlerinin yeniden yorumlanıp çekilmesi sonucunda ortaya çıkmış bir film olması yüzünden, fazla eleştiriyi haketmediğini düşünüyorum: ayrıca filmin türleri arasında komedi vs. de var; komik filmlerde abartı fazla olduğundan filmdeki bu abartıları göz ardı etmeliyiz. Ayrıca konu olarak da ilginç bir konusu olduğunu kabul etmek gerekir.
Dünyanın en kötü filmleri arasında gösterilen bu filmin, özellikle afişi beni çok etkilemiştir. : ) Oyunculuk ve dövüş sahneleri, cüneyt arkın’ın bizans filmlerinde ki kadar iyi olmasa da ve o filmlerde yansıtılan dönem şartları kadar başarılı bir uzay dönemi şartları bu filmde yansıtılmasa da ben yeşilçamda böyle bir filmin çekilmesinden gayet hoşnutum; bu kadar düşük oy almasına rağmen hala kendini izletebiliyor. : )
Benim oyum, 6.
Her şeye rağmen arşivlik bir film…
İyi seyirler.