Ben Affleck son yıllarda adını sıkça duyduğumuz, önümüzdeki dönemde Batman serisi filmlerle adını daha çok duyacağımız bir isim olacak gibi gözüküyor. Oscar sezonu sonrası, yılın bitmesine az bir süre kala beyazperde de yerini alan Hesaplaşma filmi, Ben Affleck’in muhteşem oyunculuğunun etrafına kurgulanmış, senaryosu dağınık fakat konusu ve işleyişi itibariyle ilgi çekici, iyi bir yapım olmuş diyebilirim. Oyuncu kadrosunda Ben Affleck, Anna Kendrick, J.K. Simmons, Jon Bernthal, John Lithgow gibi isimlerin yer aldığı filmin yönetmen koltuğunda ise sinema kariyerinde Büyük Dövüş filmi dışında pek bir şey olmayan Gavin O’Connor yer alıyor.
Hesaplaşma – The Accountant Sinekritik
Hesaplaşma filminin konusuna gelince; Christian Wolff (Ben Affleck) küçük yaşlarından itibaren müthiş zekası ve yetenekleriyle etrafındaki herkesi şaşkına çevirmiş ancak takıntılı ve küçüklüğünde otizm tanısı konmuş bir matematik dahisidir. Görünürde sıradan bir mali müşavirdir, ancak arka planda büyük suç teşkilatları için muhasebecilik yapmaktadır. Hazine Bakanlığı Suçla Mücadele Birimi’nin başındaki Raymond King (J.K. Simmons), Wolff’un peşine düşer. Bunun üzerine Wolff, daha yasal işlere yönelerek Living Robotics adlı bir robotik firmasında, muhasebeci Dana Cummings’in (Anna Kendrick) keşfettiği tutarsızlıkları araştırmaya başlar. Cummings ve Wolff birlikte çalışırlar, ancak gerçeğe yaklaştıkça gerçekten tehlikeli sularda yüzdüklerini anlayacaklardır.
Hesaplaşma filminin senaryosu çok karışık; sanki 2 – 3 konu var da 1 filme toplamış gibiler. Bunda yönetmen ve senarist ikilisinin hatası var elbette; yine de kurgunun içeriğinde 2 – 3 tane ters köşe yapan sahneler var, bunun yanında finali gerçekten çok şaşırtıcı ve beklenmeyecek türdendi. Filmin aksiyon sahneleri iyiydi; Affleck’in bu sahnelere çok iyi hazırlandığını ve dövüş koçunun iyi iş çıkardığını söylemem gerek. Hele dönerek bir vuruşu vardı ki içinizi titretebilir. Silahlı sahneler ise gerçekten kan dondurucu. Senaryo buna eşlik edebilseydi, ortaya daha da mükemmel bir film çıkabilirdi. Filme intikam duygusunun iyi işlendiğini de ekleyeyim.
Filmin sakin bir yönü var başlangıçta; buna başrol karakterimizde eşlik ediyor. Otizm hastalığı ile ilgili bakış açınızı değiştirebilecek sahneler mevcut; açıkçası ben olayı bu şekilde “bilmiyordum.” Bu da benim ayıbım herhalde… Aslında filmi izledikten sonra Otizm’e hastalık demek ne kadar doğru bilemiyorum! Ben Affleck bu karakteri çok iyi bir şekilde aktardı. Ben Affleck’ e giydirilen dövüş ve öldürme becerisi ancak bu kadar karizmatik çekilirdi. Çok havalı ve tekniğine bayıldım. Anna Kendrick tavşan dişleri ufak-tefekliği ile tekrardan yüzümüzü gülümsetti. Filme güzel renk katmış.
Her şeye rağmen kurgunun biraz daha farklı olmasını isterdim; kafa karıştırıcı bazı bölümler var ve üstünden geçilmiş, belki de karar verme işi izleyiciye bırakılmış: örneğin muhasebecimizin kara para aklaması… Tamam “iyi insan” rolüne bürünüp, modern Robin Hood olabilir ama eksik bırakıldı “kirli tarafı.” Dediğim gibi bu kısımlar daha net verilse etkisi daha fazla olabilirmiş.
Ben beğendim ama “offf süper” diyemiyorum nedense… Bu arada Ben Affleck’in yakın zamanda Live By Night adında hem yazıp, hem oynayıp hem yönetim hem de yapımcısı olduğu bir film gelecek. Belki o filmde bir kademe daha yukarı çıkar ha ne dersiniz?
iyi seyirler.