İskandinavya ülkelerinin filmleriyle tanışmam; Ejderha Dövmeli Kız kitabını okumam sonrasında filmini merakla beklemem ile başladı diyebilirim. Sonrasında zaten bu kadar ünlenen kitabın film versiyonunu hollywoodda çekmekte gecikmedi. İşte bu merak ile girmiş olduğum iskandinavya filmlerinden biri de, norveç yapımı olan ve orjinal ismi ‘ hodejegerne ‘ olan Kafa avcıları filmi idi.
İlk başla insan bu tür filmlere; özellikle yabancısı olduğu sinema kültürüne çekinceli bakıyor. Bu da film öncesi önyargıları en alt seviyeye indirmesi açısından iyi bir yaklaşım olabilir beklenti açısından fakat filmden uzaklaştırma tehlikesi de var. Bu tür düşünceler içerisinde film hakkında hiç araştırma yapmadan izlemeye koyuldum.
Filmin konusuna gelince; Roger istediği herşeye sahip olan ve norveçin en önemli beyin avcılarından biri olarak hayatını olması gerekenden daha iyi bir lüks içerisinde yaşamaktadır. Boy takıntısı vardır ve çocuk sahibi olmaktan korkmaktadır. Karısına bir gün gerçekten sahip olmayı düşlemektedir; fakat onun gibi birini elinde tutması ve yaşamını bu lüks içerisinde devam ettirmesi için ek iş yapmak zorundadır. Bu ek iş ise tehlikeli bir iştir; sanat eseri hırsızlığı! Karısı için açtığı galeride bir gün tanıştığı Clas; hem işi için uygun bir adaydır hem de elindeki değerli sanat eseri onun ek işi için bulunmaz bir fırsattır. Fakat işler istediği gibi gitmez; temize çıkmak için birşeyler yapması gerekir…
Filmin konusu gerçekten güzel; ama akıcı değil. Yani; aksiyon sahneleri olsun, diyaloglar olsun: o an ki kurguyu zirveye çıkartacak düzeyde değildi. Belki de bu bütçenin düşük olmasından kaynaklanabilir; fakat eminim hollywoodun elinde daha mükemmel bir film ortaya çıkabilirdi. Müzikler desen esamesi okunmadı. Oyunculuklar yine de iyiydi. Yönetmenin; erkeğin aldatmasından çok kadının aldatmasına odaklanması ve bunu işlemesi bir ayrımcılık olarak görülebilirdi.
Her şeye rağmen; değişik bir kurgu ile heyecanlı bir film izlemek isteyenler kaçırmayacaktır diye düşünüyorum. Ayrıntılara fazla girmeden; sadece Roger’in yaşadıklarına odaklanması ve bir çok soruya cevap bulamamamız yine de film için eksi puanlar olarak karşımıza çıkıyor. Mesela Polis müdürü sürekli olaya entegre edilecekmiş gibi izlenim içine sokuldu ama filmin sonunda o olmasa da olurdu, ne alaka? gibi şeyler söyletti.
Norveç sinemasının son zamanlardaki yükselişinin bir eseri olan film; iyi bir izleyici kitlesine sahip olacaktır yine de diye düşünüyorum. Her ne kadar hollywood sinemasının gölgesinde benzer kurgularla işlenmiş bir film olsa da ; bir sonraki sahneyi izlemek için merak içinde takip edeceğiniz bir film olmuş. Sonunu tahmin etmek ise hiç zor olmadı.
iyi seyirler.
Benim puanım: 7
NOT:
Filmi izlemeden önce bilmeniz gereken bir kaç şeyi buraya yazmak istiyorum; izleyenler de tabii okuyabilir meraklarını giderebilir:
Pathfinder : Filmde adı geçen bir şirket.
Edvard Munch : 1863-1944 yılları arasında yaşamış, Norveçli ekspresyonist (dışavurumcu) bir ressam.
Litografi : Düz baskı yöntemi. Su ve yağın karışmaz özelliğinden faydalanılarak yapılır. Düz baskı levhası üzerine çizilmiş olan desen yağlandıktan sonra levha ıslatılır. Islak yerlerin emiciliği olmadığından dolayı boş kalır. Baskı aracıyla ya da kauçuk silindirle basılır. Konu, yağlı bir mürekkep ya da mumboya ile çizilir. Sonra levha ıslatılır, mürekkeple kaplanır. Pablo picasso da gravürlerinde bu tekniği kullanmıştır. (http://www.eksisozluk.com/info.asp?n=sine+qua+non)
Broş : Fotografik yollarla oluşturulan bir baskı metodu.
Tripolis : Filmde bir güvenlik şirketi.
Kaledonya Domuzu : (Calydonian Boar) Yunan mitolojisinde adı geçen efsanevi bir hayvan. Hikayesini merak edenler için http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=1417823
Peter Paul Rubens: Mitoloji ve canlandırma öğeleri içeren tablolarıyla tanınan Flaman ressam.
Antwerp : Belçika’da bir liman şehri.
Bamse ve Kiwi : Filmde tek bir sahnede bar isimleri olarak geçiyor. Bamse; büyükannesinin hazırlamış olduğu balı yiyince güç kazanan ve herkesler tarafından pek sevilen İsveçli bir çizgi karakter. (Bu arada balı başkaları yiyince güçleneceklerine karın ağrısı çekiyorlarmış. http://xpymka.livejournal.com/84263.html Kiwi ise; nesli tükenmekte ve kökeni Yeni Zelanda olan bir kuş türü. Ayrıca Yeni Zelanda’lı insanlara da deniyormuş. http://en.wikipedia.org/wiki/Kiwi