90’lı yılların çocuğu tabiri artık kilişe bir cümle olmaktan uzak; bir özlemi, bir anıyı, bir kaybetmişliği anlatır oldu adeta. O dönemin çizgi filmlerinin vermiş olduğu haz yeni yetme filmlerde bulunmuyor nedense; hani derler ya ‘eskiden böyle miydi?’ sözünü: 90’lı yılların çocukları da şimdilerde ‘eskiden böyle miydi filmler?’ diyordur herhalde. Bu çizgi filmlerden biri de Teenage Mutant Ninja Turtles yani Ninja Kaplumbağalar serisi. Michelangelo’nun o komik halini unutabilir miyiz acaba? Kevin Eastman ve Peter Laird’in ilk olarak 1984 tarihinde siyah-beyaz bir çizgi romanda başlattıkları Ninja Kaplumbağalar serisi, 1990’lardaki ilk üç filmden ve 2007’de gelen animasyondan (TMNT) sonra ilk kez motion capture (hareket yakalama) tekniğini (örnek fotoğraf aşağıda) kullanarak ve dahası 3 boyutlu olarak sinemada boy gösterdi. Yapımcılarından bir tanesinin Michael Bay olması, filmin beklentisini artıran cinsten. Yönetmen koltuğunda ise Titanların Öfkesi yada Los Angeles savaşından da tanıyabileceğimiz Jonathan Liebsman yer alıyor. Yine de Michael Bay‘ın filme çok etkisinin olduğunu sezinliyor insan, izlerken. Oyuncu kadrosunda Megan Fox, William Fichtner, Whoopi Goldberg, Mos Def, Will Arnett gibi isimler var. Megan Fox’un film için üstlendiği iki görevi var demek ise yanlış olmaz! (Anlayan anladı)
1990’lı yılların çocuklarının en unutulmaz çizgi kahramanlarından olan Ninja Kaplumbağalar‘ın bu 3D versiyonunda amaç, sevilen popüler kültür kahramanlarını alıp, popüler kültürün tüm gereklerini yerine getirerek büyük bütçeli bir gişe filmi oluşturmak. Zaten yönetmen ve yapımcı kadrosunu incelediğimizde genelde en iyi yaptıkları şeyin senaryodan çok görsel efekt ile izleyicilerin karşısına çıkmak olduğunu görüyoruz. Son dönem bilim kurgu tarzı bol efektli filmlerin en büyük kaydı, zamanın senaryo ile bütünleştirilip başarılı bir şekilde yansıtılamaması sorunsalı bana göre: çünkü, filmin süresi 20-25 dk daha uzun tutulup hikaye biraz daha geniş çaplı tutulsa belki de daha üsturuplu bir yapım ortaya çıkacaktı. Raphael’in 30 senedir dinmeyen ve değişmeyen öfkesi, Michelangelo’nun dizginlenemeyen çocuksuluğu, Leonardo’nun ağır abiliği ve Donatello’nun ‘dört gözlülüğü’ dozajında yedirilerek 4 kaplumbağanın da karakteristiği iyi işlenmiş. Splinter Usta ile Ninjaların ‘ailevi bağı’ da ekrana iyi yansıtılmış. Gazeteci April ile kameramanı arasındaki ilişki ise komik bir düzlemde ilerletilmiş. Shredder karakteri ise çizgi filmdeki kadar başarılı değil.
Ninja Kaplumbağalar filmi, Manhattan’ın lağım kanallarında yaşayan ve hocaları ile birlikte New York’taki kötülüklere ve Shredder’a karşı verdikleri mücadele konu alıyor. Usta Splinter’ın uzun yıllardır yeryüzüne hiç çıkartmadığı dört ninja kaplumbağa Leonarda, Raphael, Michelangelo ve Donatello artık Shredder ile savaşmak için sabırsızlanmaktadırlar.
Filmin müziklerinin çizgi seride olduğu gibi çok başarılı olduğunu söylemem mümkün; günümüz aksiyon filmlerinin kaçınılmaz ismi Brian Tyler’a ait müzikler etkileyiciydi. Yapımcının etkisiyle mi bilinmez ama bazı müziklerin, transformers müziklerini anımsattığını da söylemek gerek! Oyunculara gelince; ‘tosbalarımızı’ oynayan ve seslendirenlerin farklı olması güzel olmuş; bilgisayar efektlerinden sonuna kadar yararlanılmış diyebilirim. Megan Fox ise güzelliği ile yine ön planda idi; çizgi seride acar gazetecimiz April O’neil’in giydiği sarı tulumu onun üzerinde görmeyi beklemedim desem yalan olur! Baştan sona neredeyse tek montu giydi!
Çizgi filminin hayranı olanların beklentilerini karşılamayacak düzeyde olsa da yine de komik diyaloglar ve efektler ile sinemada olmasa da DVD si çıkınca izlenebilecek, eskiyi hatırlatacak bir film.
İyi seyirler.