Tarzan konusunda bugüne kadar onlarca roman yazıldı, film çekildi. İlk olarak 1912 yılında Edgar Rice Burroughs tarafından yazılmaya başlanan öykü, 23 tane devam öyküsüyle yoluna devam etmişti. Bugüne kadar hem bağımsız sinema tarafından hem de hollywood tarafından onlarca Tarzan filmi çekildi; bunun yanında belgesellere de konu oldu. Özellikle sessiz sinema döneminde Tarzan, filmlere çok konu oldu. İlk Tarzan filminin 1918 yılında Tarzan of the Apes adıyla yayınlandığını da not düşelim. 2016 yılı yapımı The Legend of Tarzan (Tarzan Efsanesi) ise Alexander Skarsgård, Samuel L. Jackson, Margot Robbie, Djimon Hounsou, Christoph Waltz gibi oyuncularıyla iddialı bir yapım. Yönetmen koltuğunda Harry Potter serisinde 3 filmin yönetmen koltuğunda oturan David Yates yer alıyor.
THE LEGEND OF TARZAN
Tarzan Efsanesi Eleştirilerim
Tarzan Efsanesi’nin konusuna gelince; Anne ve babasını kaybettikten sonra ormanda goriller tarafından büyütülen Tarzan, normal insan hayatına dönmüş, İngiltere’de eşi Jane Porter ile birlikte soylu bir yaşam tarzı sürmektedir. Bir gün Avam Kamarası tarafından yeniden büyüdüğü topraklara, Kongo’da Belçika Kralı tarafından kurulan bağımsız devlete ticaret elçisi olarak gönderilir. Ancak burada Leon Rom’un kurduğu komplodan habersizdir. Her şeyi öğrendiğinde ise eşi Jane’in hayatını kurtartmak için varını yoğunu ortaya koyması gerekecektir.
Yazımın girişinde belirttiğim gibi, Tarzan hakkında bugüne kadar bir çok film çekildi: benim çocukluğum döneminde de ortaya çizgi filmler çıkmıştı. Son yıllarda ise Tarzan’dan esinlenerek The Jungle Book gibi filmler gösterime girdi. Keza çizgi filmleri hala çekiliyor. Tarzan ve Jane, Tarzan, Tarzan 2 benim ilk aklıma gelen önemli çizgi filmler. Tarzan Efsanesi ise farklı bir senaryo ile karşımıza çıkıyor. Daha çok arka planda verdiği “mesajlar” ile dikkatimi çekti yapım. Zaten yönetmen David Yates’in buna benzer ince mesajlar ve göndermelerin yer aldığı filmleri de var. Tarzan Efsanesi’nde maymun – insan birlikteliğine aşırı derinlemesine girilmesi ise hataydı. Bunun yanında Tarzan karakteri çok baskın değildi; yan karakterler en az başrol Tarzan kadar ön plandaydı. Çekim açıları – sürekli karakterlerin etrafında kamera ile dönmekte neyin nesi?- çok kötüydü. Görsel efektler iyiydi. Tarzan’a özel sahneler yetersiz ve basitti. Tarzan’ın orman içerisindeki sahneleri ise azdı; Kemal Sunal’ın Tarzan Rıfkı sahnesinde bile daha fazla orman sahnesi var be!
2016 model filmde Tarzan’ı İsveçli Alexander Skarsgard oynuyor. Yeni “tarzan” görünüm itibariyle iyiydi fakat kurgu ve senaryo çok fazla şey yapmasına engeldi zaten. True Blood’dan bildiğimiz Alexander güzel uyum sağlamış ama kesinlikle kopukluklar vardı. Margot Robbie, Jane karakterine çok yakıştı diyebilirim. Samuel ve Chris reis filme renk katmışlar. Filmin müzikleri ise güzeldi.
Filmde “ince mesajlar, göndermeler” olduğuna inanıyorum; George Washington Williams karakteri önemli mesela. “Her şeyi karıştıran, arabuluculuk yapan” bu karakterin hal ve hareketlerine dikkat edin; ABD’yi görebileceksiniz! ABD’nin başkentine ismini veren bir şahsiyetin ismini taşıyan bu karakterin, zenci olması ise şaşırtıcı gelebilir. ABD’nin ilk başkanının “seçicilerin” hepsinin oyuyla başkan seçildiğini hatırlatayım. (zencilerin oy vermeye hakkı yoktu) Oy birliği ile başkan seçilmek başka bir adaya nasip olmadı. Zencilere yönelik “köle” muamelesine hiç girmeden, kölelik anlayışının filmde Avrupa’ya ve Belçika’ya “itelenmesi” gözlerden kaçmadı! Yine de “zenci” George Washington Williams karakteri üzerinden “kızılderili katliamı”na yönelik özür, fazla samimi gelmedi! Neden bir beyaz bunu yapmadı sorusu akıllara “bu işte bir bit yeniği var” düşüncesini getirdi.
Tarzan Efsanesi filminde hoplayan, zıplayan, deliler gibi bağıran/çağıran bir Tarzan maalesef göremedik. Fazla “övülecek” bir yapım değil; daha iyisini bekliyordum açıkçası. Başrolünde Johnny Weismüller’in oynadığı siyah beyaz dönemden kalma Tarzan filmleri en iyiler olarak akıllarda kalmaya devam edecek gibi gözüküyor. Filmin sonlarına doğru beklentileri karşılıyan sahnelere de rastladık. Mantık hatalarının üst düzeyde olduğu, görselliği ile ön planda olan bir yapım olmuş.
İyi seyirler.
