Terminatör, ilk filmi ile bilim kurgu kategorisinde devrim gerçekleştirmiş bir nevi ve ikinci filmi ile bir baş yapıt ortaya çıkmıştı. Seri kaldığı yerden devam ederken ünlü yönetmen James Cameron’un yerine Jonathan Mostow‘u kamera arkasında görüyoruz. Tabii karakterlerde yavaş yavaş değişiyor: yeni isimler görüyoruz, yeni yüzler. Serinin üçüncü filmi olan Makinelerin Yükselişi kadrosunda Arnold Schwarzenegger, Claire Danes, Kristanna Loken, Nick Stahl, Jon Foster gibi isimleri barındırıyor. Arnold’suz bir Terminatör düşünülemeyeceğini tekrar görüyoruz bu filmde: aynı zamanda büyük sükse yapmış serinin ikinci filminin de bir nevi kopyası niteliğinde geçiyor film. Fakat bu sefer daha güçlü efektler, daha etkileyici sahneler ve daha fazla aksiyon ile karşı karşıyayız. Bu nedenle ivmenin aşırı şekilde aşağı doğru olmadığını söylemek mümkün; yine de serinin en etkileyici filmi olan Terminatör 2 kadar başarılı diyalogların, müziklerin ve özgün kurgunun olmadığını da eklemek gerek.
Terminatör 3 de; John Connor’ın yargı gününün engellenmesine yardım edişinin üzerinden yaklaşık 10 yıl geçmiştir. Ancak, Skynet’in Connor’ı öldürme ve insan ırkına savaş açma girişimlerine rağmen, 29 Ağustos 1997 günü geldiğinde, herhangi bir olay olmamıştır. Artık 22 yaşında olan Connor “kayıt dışı” olarak yaşamaktadır: Ne evi, ne kredi kartı, ne telefon numarası, ne de işi vardır. Bir nevi ‘yaşayan ölüdür!’ Yaşadığına dair hiçbir kayıt yoktur. Skynet tarafından izinin bulunmasına imkan yoktur. Ta ki Skynet’in o güne dek ürettiği en gelişmiş cyborg öldürme makinesi T-X geleceğin gölgelerinden çıkıp gelene dek. Halefi T-1000 tarafından yarım bırakılan işi tamamlamak üzere geçmişe gönderilen bu makine, güzel olduğu kadar da güçlü ve acımasızdır.
İlk iki filmdeki o muhteşem havanın tadını alanlar, serinin üçüncü filminde ‘kopyacı’ zihniyetin yanında ekstra bir şey bulamayacaklar. Yine de yok oluş – kıyamet günü – çaresizlik hisleri ile dolu sahneler güzel aktarılmış. Bunun yanında gelişen teknolojiden de yararlanılarak daha ses getirecek sahneleri görüyoruz: yine de özellikle ekibin bir odada mahsur kaldığı sırada uçaktan atılan füzenin odada patlaması neticesinde hepsinin robot gibi canlı çıktığı sahne de ‘tüm büyüyü bozdun be dostum!’ diye yönetmeni fırçalamak istedim doğrusu! Bunun yanında diğer filmlere nazaran müzikler neredeyse yoktu; hatta bir düşüneyim: hiç yoktu! Bu çok büyük eksiklik oldu açıkçası. John Connor gibi bir karakter için daha atletik biri seçilebilirdi; Nick Stah biraz ‘pısırık’ kalmış gibiydi. Claire Danes‘ın belkide oynadığı en üst düzey film bu filmdi; pısırık Connor’un karşısında iyi bir tamamlayıcı oldu diyebilirim! Filmde Sarah Connor’un yokluğunu Kate Brewster’le ve T-X rolünde Kristanna Loken ile doldurmaya çalışsalar da yeterli olmadı: yani iki kadın oyuncu ve karakterde Sarah Conor ile özdeşleşen Linda Hamilton’un boşluğunu doldurmaya yetmedi. Bunun bir sebebi de Linda Hamilton’un canlandırdığı Sarah Connor’un Terminatör’deki Arnould’dan sonra en etkili isim olmasıdır belkide. Zaten Terminatör 5 ve devam filmlerinde Sarah Connor’un döneminin anlatılacağı sinema sitelerinde konuşuluyor; ne kadar etkili bir karakter olduğunun da bir nevi göstergesi bu. Fimi izlettiren Arnold hakkında konuşmaya gerek yok tabii ki: resmen terminatör için doğmuş diyebiliriz!
Terminatör 3 Makinelerin Yükselişi; ilk iki filmin getirdiği başarının sonucunda ortaya çıkan bir film. Üstüne fazla bir şey katmıyor; o Terminatör derinliği – felsefesi yerine daha uç yapmış aksiyon ile izleyicinin karşısına çıkan bir yapım olmaktan öteye gidemiyor. Nükleer konusunda fazla söz söylememesi bence en önemli eksisi: daha fazla diyalog duyabilirdik bu konuda ama en fazla nükleer füzeye sahip bir ülkede bunun sadece acıtasyon kısmıyla yani her şey olup bittikten sonrasıyla ilgilenmekle yetinmesi büyük bir eksiklik. Bu arada film ilk çıktığı dönemi hatırlıyorum da; filmin başlarında kadın terminatör arabayla giderken polis durduruyor, kadın göğüslerini büyütüyor, bunu yapmadan hemen önce billboard’u gösteriyorlar ki orda da adriana lima ”what is sexy” yazısıyla victoria’s secret reklamı. Ünlü manken adriana ablamızı ilk orada gördüm bundan yıllar önce, ki ben de çocuk yaştaydım…
Kısaca aksiyon sahneleri doyurucu ve ilk iki filmden fazla olmakla beraber bazı yerlerde ‘aşırıya’ kaçarak ‘yapma’ dedirten yönetmenin varlığı ile terminatör felsefesine farklı bir katkı sağlamadan ilk iki filmin ekmeğini yiyen bir yapım olmuş. İzlenir mi? Tabii ki! Tek başına da bir aksiyon filmi terminatör 3. Bu yüzden ve seriyi tamamlamak için Terminatör hayranlarının mutlaka izlemesi gereken bir yapım.
İyi seyirler.