Teneke, edebiyatımızın önemli yazarlarından biri olan Yaşar Kemal tarafından kaleme alınan eserlerden biridir. İlk olarak Varlık Yayınları tarafından yayımlanan eserin elimdeki baskısı Yapı Kredi Yayınları, 2022 Ocak tarih, 37. baskıya ait. Bu baskının ilginç yönü ise roman metninin yanında tiyatroya uyarlanan oyununa ait metnin de yer almasıdır (Başka yayınevlerinin baskılarında farklılık gösterebilir). Roman metni yaklaşık 80 sayfa iken oyun metni ile birlikte eser toplamda 158 sayfadan oluşmaktadır. Eserin başka yayınevleri tarafından da piyasaya sürüldüğünü ekleyelim. Kitap bu yazıyı yazdığım vakitlerde kitap satış sitelerinde yaklaşık 21 – 31 TL arasında satış etiketiyle alıcısını aramaktadır.
Gerçek adı Kemal Sadık Gökçeli olan yazarın hayat hikayesinden uzun uzadıya burada bahsetmek belki sırası değil ancak yeri geldiğinde kitaba yansıyan kısımlarını sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Yaşar Kemal, Rusların 1915 senesinde Van’ı işgal etmesinin ardından göçmüş Kürt kökenli bir ailenin oğlu olarak Osmaniye’nin Kadirli ilçesinin Hemite köyünde 1926 yılında doğmuştur. Ortaokulu son sınıfta terk eden Yaşar Kemal, ırgat kâtipliği, ırgat başlığı, öğretmen vekilliği, kütüphane memurluğu, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük gibi 1950 senesine kadar yaklaşık kırk farklı işte çalışır ve bu süreçte bir sürü dost edinir. Sanırım çevresini bu şekilde gözlemleme ve yorumlama şansı bulması, eserlerini üretmesine ve karakterleri şekillendirmesine, karakterleri oldukça gerçekçi olarak yansıtmasına katkı sağlamıştır.
Yaşar Kemal denince akla gelen ilk roman herkesin malumu: İnce Memed. Teneke adlı eser ise Yaşar Kemal’in İnce Mehmed’in ardından 1955 yılında kaleme alıp yayımladığı ikinci romanıdır. Teneke romanının önce kaybedildiği daha sonra yeniden bulunup yayımlandığı konusunda bilgileri sosyal medyada yaptığım araştırmada öğrendim ancak burada ayrıntılarından bahsetmeyeceğim. Yine söz konusu romanın yazıldıktan sonra öncelikle Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildiğini sonrasında ise 1955 senesinde kitap halinde basıldığını da ekleyelim (Daha sonra çeşitli gazetelerde de yayımlanmış).
Eserin yalın anlatımı ve karakterlerin gerçekçiliği nedeniyle sonraki yıllarda tiyatro ve sinemaya uyarlandığını da ufak bir araştırma sonucu öğrendik (Eserin 1978 yılında Kanal ismiyle beyazperdeye uyarlandığı konusunda yorumlar var ancak bazı sayfalarda da Kanal isimli filmin kitabın konusuna benzemesi nedeniyle yazarın dava açtığı yorumları da var. Ayrıntıyı fazla irdelemedim). Bunlar eser hakkında okumadan önce bilmenizde mahsur olmayacak bazı bilgilerdi, şimdi kitabın konusuna ve yorumlarımıza gelelim.
Yaşar Kemal Teneke isimli kitabında neyden bahsediyor?
Yaşar Kemal hayatı boyunca yaptığı işler nedeniyle Anadolu’yu gezme şansı elde eder, Anadolu insanını tanır: hepsinden önemlisi köylerimizi içerden anlatabilecek konuma gelir. Yazar, köy enstitülü olmamasına rağmen neredeyse tüm kitaplarında Anadolu ve köy gerçekliğini usta bir şekilde işlemiştir. Özellikle köy yaşamı ve o dönem itibariyle köyde yaşayanların çektiği sefilliği çok yakından gözlemlemesi hem edebi hem de iktisadi zihniyetinin oluşmasına ve bunu eserlerine yansıtmasına neden olduğunu düşünüyorum.
Yaşar Kemal’in kaleme aldığı Teneke, 1950’li yılların Çukurova’sında çeltik ekimi öncesi ve sonrasında yaşananları aktarır. Kitapta genç bir kaymakamın zengin ama bir o kadar da acımasız olan köy ağalarıyla, yozlaşmış bir düzenle mücadelesi anlatılır. Kitapta olayların anlatıldığı 1940-1950’li yıllar feodalizm özellikleri gösteren köy ağalık sisteminin yaşam standartlarını belirlediği bir dönemdir: bizde yazarın gözünden mülkiyet – sermaye sahipleri ile devlet görevlilerinin çıkarları uğruna değer yargılarını hiçe sayıp kanunları çiğnemeleri sonucu gelişen olayları okuyoruz.
Kaymakam ve sinema deyince Yeşilçam dönemi özelinde belki de akla gelen ilk film Deli Deli Küpeli olsa da her şey bu filmdeki kadar basit değil ve keşke kaymakam gelip bütün sorunları bahsettiğim filmdeki gibi kolaylıkla çözebilseydi. Bu kitapta maalesef olaylar o şekilde ilerlemiyor: büyük umutlarla mesleğe adımını atan genç bir köy çocuğunun köy ağaları ile girdiği toprak mücadelesini takip ediyoruz.
Teneke adli romanın kısa özeti
Romanda kasabanın kaymakamı olmadığı için görevi vekaleten Tahrirat katibi Resul Efendi yürütmekte ancak çeltik ruhsatnamelerini imzalamamaktadır. Köy ağaları çeltik döneminin yaklaşması nedeniyle ruhsatları alma konusunda sürekli dilekçe vermelerine rağmen vekaleten görevi yürüten Resul Efendi’nin imzalamama konusundaki ısrarı nedeniyle vekil kaymakama baskı uygularlar. Kısa bir süre sonra ise kasabaya yeni bir kaymakam atandığı mektup ile bildirilir.
Köy ağaları bu yeni/toy kaymakamı bütün imkanlarını kullanarak kasabada karşılarlar: “Kaymakam herkese, davulculara bile, aynı sıcak sesle, “Müşerref olduk, efendim” dedi.” (s.18) ve onu bin türlü dalavere ile memnun ederek ruhsatnameleri imzalatırlar. Hatta kaymakamı Adana’ya eğlendirmeye bile götürürler. Ağalar tüm bunlar olurken kaymakamımız hakkında kitapta “Çok eyi bir adam Gaymakam” (s.21) der. Yeni atanan kaymakamımız Fikret Irmaklı tüm bunlar olurken çeltik ekilecek yerler içerisinde yer alan Sazlıdere köyünde yaşayanların sıtmaya yakalanacağı gerçeğini henüz öğrenememiştir.
Resul Efendi’nin uyandırmasıyla gerçeği öğrenen ve sonrasında kanunları okuyan kaymakam aldatıldığını anlar ve bir süre kendi içine kapanır: karakterin bu durumu kitapta “Sen sen ol, görünüşe aldanma. İnsanlar iki yüzlüdür. … İnsanlar daima görmeli. Tanımalı. Ondan sonradır ki hüküm vermeli” (s.23) sözleriyle anlatılır. Sazlıdere köyünde yaşayan insanların çeltik ekimi sırasında 6 ay boyunca çamur içinde kalacakları gerçeğine kaymakam dayanamaz. Çeltik komisyonunu toplar ve köyü incelemeye gider: bunu durdurmak isteyen köyün zengin ağaları önce rüşvet teklif ederler, tehdit ederler, sonrasında Ankara’ya telgraf çekerek şikayette bulunurlar derken bir yandan da çeltikleri ekmeye devam ederler.
Kaymakam bunun üzerine sulama sahasını kestirip başına Jandarma diker ancak köy ağaları Jandarmayla anlaşıp sulamaya devam eder. Bunun üzerine Sazlıdere köyündeki halk ayaklanır: eski eşkıya Memed Ali ile Zeyno Karı suyu keserek başında nöbet tutmaya başlarlar. Ankara’ya giden köyün ağalarından Murtaza Ağa kaymakamı Kars’ın Kağızman ilçesine sürdürür ve kaymakam köyü terk ederken arkalarından ağaların ayarladığı çocuklar teneke çalarlar. Hikaye bu şekilde sona erer.
Fikret IRMAKLI (Genç Kaymakamımız), Memed Ali (eski bir eşkıya), Zeyno Karı (köylüyü organize eden kadın – “Zeyno Ana Kürt olsun, Türk olsun her kim yardıma muhtaçsa yardım ederdi.” s.61 ve 62) gibi karakterler sıtma hastalığına karşı ortak bir paydada buluşup insan sağlığını korumaya çalışırlar: “Değer. Bir eşkıya, bir Zeyno Kadın, özleri kocaman çocuklar için de olsa değer… Mücadeleye değer… Bir hayat pahasına da olsa değer…” (s.57). Ancak kitapta adı geçen Çeltikçiler yani köy ağaları Murtaza Ağa, Mustafa Patır, Okçuoğlu gibi karakterler için tek geçerli şey haksız yere kazanç sağlamadır: insan sağlığını hiçe sayarlar (Resul Efendi kitapta çeltikçi ağalar hakkında “Bilir ki çeltikçilere iş görmek, itle bir çuvala girmek demektir.” (s.7) der).
Acemiliğinden dolayı ilk başta gerçekleri göremeyen kaymakam daha sonra köylülerin tarafına geçer ve kanunları sonuna kadar işletir. Çeltik ağaları ise her türlü hainliği denedikten sonra ulaştıkları bürokrasi/siyasi destek ile birlikte Kaymakam Fikret’i başka bir ilçeye sürerler. Bu haliyle belki de eserin çok karamsar olduğu düşünülebilir ancak arka plan daha net değerlendirildiğinde kaymakamın geç de olsa dik duruş sergilediği ve köylülere mücadele ruhu kazandırarak haklarını aramalarını sağladığı görülecektir.
Günümüzde de güncelliğini koruyan sömürgecilik, zengin-fakir ayrımı, siyasi ve hukuki sistemin yanlışları gibi birçok konunun değerlendirildiği eserde okuduklarınızdan bazılarının günümüz gerçeklerini de açık bir şekilde yansıttığını düşüneceksiniz. Yine şimdi olduğu ve gelecekte de olacağı gibi birilerinin cebi dolacak diye birileri sağlığından, hayatından olacak: bizde okuyacağız. Bu haliyle yazarın işlediği konular, anlattığı insanlar, olayların geçtiği mekanlar gerçek hayatımızda gördüğümüz ya da görebileceğimiz kadar gerçek ve aslında kitabın sevilmesinin en önemli sebebi bütün bunları okuyucuya sadece aktarması değil, hissettirmesi belki de. Yansıtılmaya çalışılan karakterler, aktarılmaya çalışılan durumlar/olaylar okurken an be an gözünüzde canlanıyor diyebilirim.
Kaymakamlık Mesleğinde Olanlara Ne Söylüyor Bu Kitap?
Kitabımızın baş karakteri bir kaymakam. Bugün, kaymakamlık mesleğine gönül vermiş yüzlerce insan var. Genç kaymakam adayımızın başından geçen olaylar günümüzde farklı konular üzerinden de olsa gerçek hayatta kaymakamların karşısına çıkabilir. Bu yüzden, özellikle kaymakamların okuduğunda onlara yön veren, tecrübe kazandıran, düşündüren bir yapısı da var aslında kitabın… Bu da mesleğe gönül verenler açısından kitabın önemini bir kat daha artıran bir etken.
Sonuç olarak toparlarsak: toprağa dayalı ekonomik bir sistem olan Feodalizm ülkemizde bir dönem ağa – maraba ilişkisi halinde maalesef işlemiştir. Yaşar Kemal’in Teneke’si de bu sistemi ve yaşattığı sancıları büyük bir başarı ve sizi mest eden betimlemeler (özellikle evlerden bahsederken) ile anlatmaktadır. Her ne kadar eserde olayların merkezi bir kasaba olsa da arka planda verilmek istenen mesajlarla köylülerin sorunlarının ele aldığı da bir gerçek. İnce Memed kadar edebi olmasa da anlatımdaki yalınlık, dildeki o şiirsellik göze çarpıyor. Yaşar Kemal okumak isteyen, yazarın üslubuna alışmak isteyen okuyucular için Teneke güzel bir başlangıç olabilir.
DİPNOT: Romanı okuduktan sonra uyarlama tiyatro metnini okuma fikri bende açıkçası oluşmadı ancak bazı sosyal medya hesaplarında okunması gerektiği, roman ile oyun arasında büyük farklılıklar olduğu konusunda yorumları gördüm. Kesinlikle roman kısmını okuduktan sonra oyun kısmını da okuyun, “Kitap bitti” deyip bırakmayın.
İyi okumalar.