Cemil Kutlu adına armağan edilen, öğrencileri tarafından hazırlanan Türk – İslam Tarihinde İlginç Olaylar adlı kitabı, tarih meraklısı bendeniz bir çırpıda okumuş, çeşitli notlar almıştım. Aradan neredeyse 1 yıl geçti, bugün değerli büyüğümüz, hocamız Cemil Kutlu’nun aramızdan ayrılışının birinci yıldönümü. Mekânı cennet olsun. Bu yazımda kitaptan notlarımı, kitap hakkındaki düşüncelerimi, kitaptan güzel sözleri sizlerle paylaşacağım, ayrıca parantez içlerinde kitaba sahip olanların rahatlıkla ulaşması için ilgili sayfanın numarasını da paylaşacağım.
Cemil Kutlu’nun anısına…
Cemil hocamızı öğrencilerinin tahmin ettiğim gibi çok sevdiklerini cenaze töreninde gözlerimde görmüştüm. Bir insan, bir öğretmen için en değerli şeylerden biri de bu: saf sevgi. Cemil hoca hem anne dedesi, hem de baba dedesi Sarıkamış’ta şehit düşmüş birisidir. (s.50) Sarıkamış harekâtı konusunda tez yazdığını (s.50) kitaptaki bir paylaşım sayesinde öğrendim ancak tezin tamamını internette bulamadım. Fakat “Çayelili Ahmet Çavuş” adında, Sarıkamış harekâtına katılan anne dedesinin üvey abisiyle ilgili bir hatıratını yerel haber sitelerinden birinde bulabildim sadece.
Rahmetli hocamız sevilen, sayılan biriydi. Köyümüzün en tahsilli insanlarından biriydi, zaten kaç tane vardı ki? Babam rahmetliyi çok severdi; Trabzon’da uzun bir süre öğrencilik hayatı yaşamama rağmen 1-2 kez bende kalan babam, Erzurum’da hocamızın çok misafiri olmuştur. Arkadaşlarıyla beraber özellikle yazları hocayı çok ziyarete gitmişlerdir. Kitabı okuyunca rahmetli hocamızla ortak yanlarımızın olduğunu da öğrendim; o da koyu fenerliymiş, ben de. Mithat paşa stadında ilk maçı izlediğinde fenerli olmuş, bana da işte o dönemde Fenerbahçe’de oynayan bir oyuncunun adı verilmiş. Bir de ikimizde tarihi çok seviyoruz. Keşke uzun uzadıya tarih konuşma fırsatımız olsaydı diye iç geçirmedim desem, yalan olur.
Rahmetli Cemil hocamız, öğrenciliği dâhil hayatının büyük bir kısmını Erzurum’da geçirmişti. Kendi tabiriyle 34 yıl boyunca o üniversiteden bir türlü mezun olamamıştı. Erzurum’u hiç terk etmedi, terk etmeyi de düşünmedi. 2014 yılında yaptığı bir paylaşımında “Kırlangıçlar dönmeden ben bu uzak ve soğuk şehri terk etmeyeceğim” sözlerini paylaşmıştı. Kırlangıçlar döndü mü bilinmez ama 15 Ocak 2016 tarihi itibariyle köyüne kıyamete kadar geri dönmüştü fakat bir farkla… (16 Ocak tarihinde defnedilmişti)
Kitaba yeniden dönersek; öğrencileri ve sevenleri açısından hem iyi bir arşiv hem de güzel bir çalışma olmuş. İlk kısımda Cemil hocamıza ait çoğu Facebook hesabından yazdığı yazılar, fotoğraflar, anılar yer alıyor. Son kısımda ise öğrencilerinin Türk – İslam tarihi açısından ilginç olaylardan derledikleri bazı bilgiler yer alıyor. Tabii bu bilgilerden bazıları efsane diyebiliriz (Örneğin Evliya Çelebi seyahatnamesinde geçen Ejderha bilgileri) Birçoğunu ise ilk defa okuyanlardan biriyim. Gerçekten “ilginç” tarihi bilgiler var, bazıları şaşırtıcı.
…
Kitabın ilk bölümünde Cemil hocamızın yazılarını görüyoruz; farklı tarihlerde yazdığı yazılar herhangi bir kronolojiye tabi tutulmadan başlık – yazı şeklinde aktarılmış. Bu yazılar içerisinde köyümüz için açmış olduğumuz internet sitesi hakkında bir yazı da var ki beni memnun etti. Bunun dışında bazen güldürdüğü (Örneğin s. 33 te yer alan yazı) bazen düşündürdü, bazen de bizden çok izin yer aldığı (Örneğin s. 35) yazılarını tekrar okuduk, tekrar okunması da gerekiyor: birçok yazısının güncelliğini hiç kaybetmeyeceğini de vurgulamam gerek. Bu yazılarından bir sonuç daha ortaya çıkıyor: Gurbeti içinde yaşamış.
Rahmetli hocamızın yazılarını okurken, onu tek başına gurbet ellerde hayatını devam ettiren biri olarak bilen bizler, utanmamız gerek diye düşündüm: çünkü çok kalabalıkmış! Her yazısında ne kadar dolu olduğunu, ne kadar kalabalık yaşadığını görüyorduk. İşte bu yazılarının hepsinde bir duygusallık, bir samimiyet izi mutlaka vardı. Kalbe hitap ediyordu, okurken sanki hocamızla yüz yüze konuşuyormuş gibi hissediyordun. Bu yazıyı hazırlarken hocamızı kitabın kapağında yer alan simasıyla, samimi bakışlarıyla hatırlıyorum.
Cemil hocamızın yazdığı “Bizim Hüseyin” adlı yazısını (s. 23) okuyunca, köyde her gün gördüğüm Hüseyin’i hiç tanımadığımı anladım. Aynı yazıda rahmetli hocamız “Hüseyin’in hayal felsefesinden çok şey öğrendim” demiş peki, biz bir şey öğrenebildik mi peki?
Eziz hakkında yazdığı yazıyı okurken eğitim sistemine ve kalitesiz hocalara sövesim geldi. Bu arada sahi, Eziz şuan ne yapıyor acaba? İrfan Bey’in yazısını okurken (s.51) Mustafa Kutlu’nun onun ardından yazdığı destanı okurken, Gürsoy hocanın değerli arkadaşını kaybetmesi sonrası hüznünü çok iyi dile getirdiği cümlelerini okurken bende duygusal olarak baya etkilendim.
Kitapta oğlu Çağrı’ya ait şiir ve yazılarda var. Çağrı şuan ne yapıyor acaba? Merak ettim. Bunun dışında arkadaşlarının hocamız hakkında yazdığı yazılara da yer verilmiş. Kitapta resimler bölümü var ve keşke renkli olsaydılar. Bu fotoğraflar Cemil hocamızın yaşantısından örnekler sunuyor bizlere. Hocanın Facebook profiline baktım, hala aktif; yazılar hala duruyor. Onunla ilgili bir çalışma yapılabilir mi acaba? Çünkü Facebook mecrasının, vefat eden kullanıcılar için geliştirdiği bazı özellikler var. Umarım oğlu değerlendirir.
Kitabı okurken bir ara içimden “keşke köyümüzün tarihini hocamız yazsaydı, biz gençler okusaydık” diye geçirdim. Tevafuk ya tam o sırada bu soruma cevap teşkil edecek yazısını okumaya başladım: “… Oğul, Erzurum Horum Düzü’nden… Onun için bize Horumoğlu derler. Bu soyun tarihi serancamı için oralar bereketli topraklardır. Devlet-i Aliyye’yi tesis eden kayılar da bir süre oralarda solunlanmışlardı. “ (s. 29) Peki, oraya nereden gelmiştik? Bu sorunun cevabını da dedesi şu şekilde cevaplamış: “Kızıl Elma’dan…” (s.29) Yani köye yerleşen bizlerin geçmişi, kayı obasının Erzurum’da bir dönem konakladığı bölgeye kadar gidiyor. Yine de acaba köyümüzün tarihi konusunda böyle bir çalışma yapmayı hiç düşündü mü diye aklımdan geçirdim. Eskiler birer birer giderken, geçmişimiz, 400 yıl öncesiyle ilgili sıfır bilgiye sahip oluşumuz biz gençlerin hatası değil mi?
Kitabın ikinci bölümünde Atatürk Üniversitesi Tarih bölümü öğrencileri tarafından birçok ilginç tarihi olay aktarılmış. Cemil hocamızın öğrencileri son sınavlarını bu şekilde vermişler. Bu ilginç olayların birçoğunu ben daha önce duymadım, tarih merakıma rağmen. Bu ilginç olaylar yabancı veya eski tarihçilerin kitaplarından alıntılarla dolu. Ben birkaçını not ettim. Onları sizlerle aşağıda paylaşıyorum, kitaba sahip olanlar ilgili sayfadan bakabilirler.
Kitapta okunması gereken önemli olaylardan bazıları
(Bunları ben seçtim fakat birbirinden ilginç olaylar var tabii ki)
- Dervişlerin Ahvali ve Şekilleri (s.75) Japonlarda harakiri var mesela ama bizde de benzerinin olduğunu kitap sayesinde öğrendim. Tabii aynı şekilde değil fark var; eskiden dervişler yanlarında ustura ve bileyi taşırlarmış. Bileyi ve ustura “nefsi öldürdüm” demekmiş. Bunları kullanarak kendilerine 4 darbe vurular: bıyık, kaş, kirpik, sakal! Bu 4 darbenin farklı anlamları varmış.
- Hasan’ın Rüyası (s.90) Yavuz Sultan Selim’in İslam birliğini kurmak için çıktığı seferde gördüğü rüyalar canını sıkar. Fakat gerçeği anladığında şu sözler çıkar ağzından: “biz bir tarafa emrolunmadan gitmeyiz. Atalarımız Allah dostluğundan hissedardır.”
- Atilla’nın bir kadın yüzünden öldüğü şüphesi (s.92)
- Koçu Baba Köyü menzili (s. 120 ) Burayla ilgili herhangi bir görsel veya bilgi internette bulamadım. Fakat bu köyde yaşayanların yer altında yaptıkları (Hobbit filmini izleyenler anlayacaktır) evlerde kaldıkları yönünde bir hikâye kitapta paylaşılmış.
- Sadettin Köpek hakkında bilgiler var (2. 245) Diriliş Ertuğrul dizisini izleyenler bu isme yabancı değildir. İşte Sadettin Köpek kimdir, neler yapmıştır; kitapta güzel ve kısa bir bölüm var.
- Geyikli Baba ve Orhan Gazi hikâyesi (s. 192) Diriliş Ertuğrul’da yer alan geyikli karakteri bundan mı esinlendi acaba diye düşündüm.
- Hz. Hamza’nın Müslüman oluşuyla ilgili farklı bir hikâye var. (s. 164)
Kitapta yer alan hatalar – eksiklikler
Tabii ki böylesine bir kitabın yayınlanması bile büyük incelik. Fakat eksiklikleri var; örneğin aynı hikâyeyi farklı öğrenciler göndermiş. (s. 192, 196, 216) Benzer hikâyelerde farklı öğrenciler tarafından gönderilmiş. (s 200, 239, 302) Aynı öğrencinin yazıları birden fazla yazıldığı da olmuş. Kelime ve imla hataları da cabası. Kitabın dizgini de daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum çünkü çok karmaşık.
Yine de hocamızın ani ölümü sonrası aceleyle yetiştirilmeye çalışıldığını düşünüyorum, bu yüzden söz konusu hatalar mazur görülebilir kaldı ki kitabın çıkarılmasındaki amaç ve arşiv niteliğini taşımasının yanında öğrencilerinin hocalarına olan “saygı, sevgileri” yüzünden bu hatalar göz ardı edilebilecek hatalar.
…
Cemil Hoca’yı “onun kadar öğrencilerine ilgi gösteren hoca parmak sayısıncadır” diye nitelendiren Gürsoy Solmaz hocamızın editörlüğünde çıkarılan bu kitapta emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Tarihini seven, Cemil hocasını da seven biri olarak böyle bir kitabı okuduğum için mutluyum. Bu kitap hakkında bir yazı yazarak, ben de hocamız için bir şey yaptığım için gururluyum.
Kitapta altını çizdiğim birkaç söz
(Paylaşımlar rahmetli hocamıza aittir)
- Ya altınlarını renkli cam parçacıkları ile takas eden Kızılderili olarak kalacak ya da dünyayı kendi ekseninde –pardon, parmağının ucunda demeliydim!- çeviren çağdaş sihirbaz… (çapraz sorgu adlı yazısından, s.15)
- Bu üniversiteden 34 yılda mezun olamayan tek öğrenci belki de benim… (Mezun ol(m)uyorum adlı yazısından, s.15)
- İhlaslı, muhafazakâr birinin bu siyasi tercihini hep sorgulamış ve bunu yetim büyümüşlüğüne bağlamışımdır. (Yol notları adlı yazısından, s16)
- İnsanlığı sevmek için önce insanı sevmek gerekir… (Bizim Hüseyin adlı yazısından, s.19)
- Oysa güneşin vedasından çok daha öncedir martıların denizi terk edişi… (Sonun başlangıcı adlı yazısından, s.36)
- Cellat sadece şiirlerde ayrılığın boynunu vurur… Keşke hayat bitmeyen bir şiir olsaydı… (Ayrılık da sevgiye dâhildir adlı yazısından, s.44)