Bugün Trabzon ve trabzon halkı için çok önemli bir gündü; çünkü Türkiye Kupası’nda ezeli rakipleri ile hem de çok ilginç bir geçmişi olan 5 mayıs tarihinde karşılaşacaklardı; maçı futbol federasyonu urfa’nın sıcak oluşunu ve mesai saatlerinin bitişini dikkate almadan saat 3:45 de oynatması ise bir çok kişi gibi beni de sinirletti! Çünkü saat 5 de günlerdir beklediğimiz bir randevumuz vardı: Yaşamdan Dakikalar Ktü de!
Maçın ilk yarısını izledikten sonra 3 tane kitabımı aldım ve doğruca osman turan kongre merkezine yol aldım arkadaşımla.. Kapıda biraz oyanalım derken bir araba geldi, içinden 3 misafirimiz indi… Her halde bizi de kulüpten sandılar ki el sıkışıp birazcık olsun sohbet ettiler. Yanımızdan ayrıldıktan sonra arkadaşımın ilk tepkisi şu oldu: ” Oğlum, bu hıncal uluç’un eli ne kadar yumuşak lan! Ne kadar bakımlı! Pamuk gibi eli var, hissetmedim sanki! Bebek eli gibi.” ben ise şaşkınlığına ortak olmak isterken sanırım biraz ipin ucunu kaçırdım ve dedim ki ” Olum Sunay AKIN’da sanki beni tanıyor gibi davrandı; gördüğü an naber delikanlı? dedi. ” Sonra birden arkadaşla durduk: ne oluyor lan? diye birbirimize baktık: neden bu kadar triplere girdiysek… Neyse, içeri girdik ki o ne? Tıka basa dolu, sanırım ayakta izleyeceğiz moduna alışmaya başladık o sıra…
Misafirler hakkında konuşmak gerekirse;
Ben Hıncal ULUÇ‘ u yazılarından çok magazin bültenlerindeki resimleri ile gördüm; aslına bakarsanız magazin haberlerini de takip etmem ama bugün her hangi bir haber sitesine girdiğinizde ilk gözünüze çarpan haberler genellikle bu tip magazinsel haberler olur… Heh, işte o yüzden ben de hıncal uluç’u ara sıra takip ediyormuşum istemeden; fakat gazete köşesinde yazdıklarını takip etmiyorum.. Bir de spor/futbol hastası olduğumuzdan 90 Dakika’nın o meşhur olduğu zamanlarda ekranlarda izlediğim yegane programın yorumcularından biri olduğunu biliyordum…
Konuşma başladıktan sonra, çok zeki bir insan olduğunu belli etti; özellikle Sunay AKIN’ın kalecilik konusundaki takıntısına verdiği cevap muhteşemdi; ayrıca yine Sunay AKIN’a anlattırdığı ” Karpuz ” hikayesi de süperdi!
Sunay AKIN ise bana çok yabancı olan biri çünkü şiir ile aram pek iyi değildir. Fakat gerek friendfeed’de Yasemin SUNGUR hanımın paylaşımlarında gerekse Maliye kulübünden Nilay arkadaşımızın övgülerinde onun adını sık sık duymam ben de onun hakkında aşırı beklenti oluşturdu: yalan söylemeyeyim! Bu beklentiyi fazlasıyla karşılayan biri olarak çıktı karşıma; etkinlikten sonra şuan bu yazıyı yazarken bile google’den onun şiirlerini inceliyorum!. Nebil Ö. ye geçmeden önce onun hakkındaki şiirlerini de paylaşayım sizinle; bunlar sohbetimizde geçenlerden örnekler: aklınızda kalanları sizde yazabilirsiniz yorum olarak..
yol kenarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok
denizden alacaklıyım.
—-
Ne kalem kılıçtan
ne kılıç kalemden üstün olsun
öğrensinler birlikte yaşamayı
örneğin kalem
aşk şiirleri yazsın
ve köreldikçe kılıç yontsun
—-
Çocuğunu asma köprüde sallayan
bir annedir İstanbul
ki onun
içi süt dolu
biberondur Kız Kulesi
soğusun diye suya tutulan
Ayrıca Sunay AKIN’ın anlattıklarını dinlerken; çok güldük. Özellikle Trabzon konusundaki anıları gerçekten dinlemeye değerdi.
Ve Nebil Özgentürk… Onu ben ” Bir yudum insan ” ile tanıdım; özellikle Ayhan IŞIK ve Kemal SUNAL belgesellerini büyük bir hayranlıkla izlemiştim; ki önerim mutlaka bulup izleyin… Yapımcılık ve program sunuculuğu konusundaki profesyonelliğini oturumumuzda hemen sergiledi; çok fazla soru sorulmadı belki ona ama oturumu başarıyla yönetti. Arada kendi fikirlerini ve görüşlerini sundu, bizi de güldürdü. Mustafa Kemal’in eski eşi Latife Hanım hakkındaki söyledikleri ise gerçekten manidardı..
Ben normalde bu tip uzun süreli oturumları sevmeyen biriyim; fakat ayakta takip etmeme rağmen sonuna kadar bekledim. Konuşmacıların sözleri çoğu kez alkış yüzünden kesildi; hatta Sunay AKIN’ın kapanışa doğru okuduğu bir şiir ayakta alkışlandı. Ki ayakta alkışlanacak cinstendi.
Misafirler, oturumun sohbet havasında geçmesi için ellerinden geleni yaptılar; bu yüzden hepsi sırayla merhaba konuşmalarını yaptıktan sonra soru cevap ile çok güzel şeyler paylaştılar bizlerle. Ben şahsen doymadım; daha da konuşabilseydik keşke ama salon gerçekten o kadar kişiyi kaldıracak kapasitede değil: 3 giriş kapısı açık olmasına rağmen içerisi aşırı sıcaktı.
Kolbastı ekibi gerçekten geceye renk kattı; ama ekibin bize göre sağ tarafında kalan bayan elemanına bir önerim var: içinden kolbastı hareketleri saymadan oyna! : )
Çok güzel hikayeler anlatıldı; bir de final şiirinden sonra misafirler kolbastı ekibiyle beraber hoptek oynamaya çalıştılar. Onlarında videolarını sizlerle paylaşmak istiyorum. :)
{dailymotion}xd78il{/dailymotion}
{dailymotion}xd78fl{/dailymotion}
{dailymotion}xd79jm{/dailymotion}
{dailymotion}xd7l8j{/dailymotion}
{dailymotion}xd7lk5{/dailymotion}
Bize bu güzel günü yaşatan maliye kulübüne, başta nilay olmak üzere katılan herkese teşekkür ediyorum…
Bu etkinlikten sonra;
– İçimde ukde olarak; toplanan kitapların resmini çekemeyişim kaldı…
– Aklımda kalan en güzel hatıra ise; hemen önümde oturan bayandan başkası olamazdı her halde. :)
SON
Not: Videolar ve resimler bana ait değil; facebooktan arakladım! Valla!